19. yy.da yaşayan iki Çerkes kadınının hatıralarının bir kısmından esinlenerek ama gerçeklerden uzaklaşmadan yazıldı “Kutsal Ay'ın Kızları.” Biri üç nesildir İstanbul'da yaşayan, saraya yakın bir Çerkes ailesinin daha iyi bir istikbal için akrabalık bağları bulunan Aşub-i Can Kadınefendi'nin himayesine verilen kızı Ruhsar Hanım. Diğeri, on bir yaşında kaçırılarak köleleştirilmek istenen, ama Ruhsar Hanım tarafından kurtarılarak onun manevi evladı olarak yetişerek, büyük bir servet ve itibara kavuşan Dışehan Hanım. Kitapta karşımıza çıkan her karakter bize bizimle ilgili bir şeyler de hatırlatacak. Bir Osmanlı kadını olarak yetişen ve yaşayan Ruhsar Hanım pek de yabancı gelmeyecek mesela! Küçük Dışehan'ın, kendisine ait olmayan bir dünyada Dışehan Hanım'a dönüşmesini de çok yadırgamayacağız. Sürgün ve sonrasında insanımızın yaşadıklarını Metkan'ın ağzından dinleyeceğiz bir kez daha. Olması gerekenleri olduran mucizelere tanıklık edeceğiz. Olmaması gerekenleri oldurmayan engellere şaşıracağız. Kader muammasını çözmeye çalışacağız. Üzüleceğiz, öfkeleneceğiz, anlamak isteyeceğiz, ibret alacağız, mahkûm edeceğiz, mazur göreceğiz. Dişehan Hanım'ın zamana seslenişindeki soruya benzer sorular soracağız umarım biz de: Sen ey güngörmüş ve saygın zaman! İstesem; Katıp önüne, götürüp bembeyaz kalpaklı yeşil yamçılı dağların eteklerine, kovuğunda oynadığım akçaağacın yanına bırakamaz mısın beni? Ve itirafıyla ürpereceğiz belki de; Ah şu geç kalmışlık! Şu kuzguni gaflet! Ve hep yarına ertelenen nedamet!” Muhteşem bir tarihi yaşanmışlıkları anlatan biyografik eser.
19. yy.da yaşayan iki Çerkes kadınının hatıralarının bir kısmından esinlenerek ama gerçeklerden uzaklaşmadan yazıldı “Kutsal Ay'ın Kızları.” Biri üç nesildir İstanbul'da yaşayan, saraya yakın bir Çerkes ailesinin daha iyi bir istikbal için akrabalık bağları bulunan Aşub-i Can Kadınefendi'nin himayesine verilen kızı Ruhsar Hanım. Diğeri, on bir yaşında kaçırılarak köleleştirilmek istenen, ama Ruhsar Hanım tarafından kurtarılarak onun manevi evladı olarak yetişerek, büyük bir servet ve itibara kavuşan Dışehan Hanım. Kitapta karşımıza çıkan her karakter bize bizimle ilgili bir şeyler de hatırlatacak. Bir Osmanlı kadını olarak yetişen ve yaşayan Ruhsar Hanım pek de yabancı gelmeyecek mesela! Küçük Dışehan'ın, kendisine ait olmayan bir dünyada Dışehan Hanım'a dönüşmesini de çok yadırgamayacağız. Sürgün ve sonrasında insanımızın yaşadıklarını Metkan'ın ağzından dinleyeceğiz bir kez daha. Olması gerekenleri olduran mucizelere tanıklık edeceğiz. Olmaması gerekenleri oldurmayan engellere şaşıracağız. Kader muammasını çözmeye çalışacağız. Üzüleceğiz, öfkeleneceğiz, anlamak isteyeceğiz, ibret alacağız, mahkûm edeceğiz, mazur göreceğiz. Dişehan Hanım'ın zamana seslenişindeki soruya benzer sorular soracağız umarım biz de: Sen ey güngörmüş ve saygın zaman! İstesem; Katıp önüne, götürüp bembeyaz kalpaklı yeşil yamçılı dağların eteklerine, kovuğunda oynadığım akçaağacın yanına bırakamaz mısın beni? Ve itirafıyla ürpereceğiz belki de; Ah şu geç kalmışlık! Şu kuzguni gaflet! Ve hep yarına ertelenen nedamet!” Muhteşem bir tarihi yaşanmışlıkları anlatan biyografik eser.