İnsanın, ailenin ve toplumun kuytularında gezinen sürprizli öyküler...
Galli yazar Carys Davies, Frank O'Connor Öykü Ödülü'nü kazanan eseriyle ilk kez Türkçede!
Kahramanlarının karanlıkta kalmış yanlarını bütünüyle aydınlatmadan, söylenmemiş sözler bırakarak anlatan Davies'in öyküleri, karlar altındaki Sibirya'dan Avustralya kırsalına, Viktorya dönemi Britanya'sından günümüz ABD'sine dek, zaman ve mekân bakımından hayli geniş bir uzamda geçiyor.
Hayırsever bir kadın, idama mahkum bir hükümlüyü ziyaret ediyor. Dulların yaşadığı bir kıyı kasabasına bir balıkçı cesedi vuruyor. Haitili bir dadı, beyaz yakalı patronlarından tuhaf bir istekte bulunuyor. Ücra bir çiftlikte yaşayan bir kadın, sırrını umulmadık bir kişiyle paylaşıyor. Kendi halinde bir belediye meclisi üyesi, Kraliçe Victoria'ya kalbini açıyor. Birmingham'lı bir kadın, Sibirya'da hayatını değiştirecek bir olaya tanık oluyor.
Gücünü, olay akışının öngörülemezliğinden alan Davies'in öyküleri, çekildiğimiz ücralarda yaşamaya çalışırken başka hayatlar hakkında ne kadar az şey bildiğimizi ifşa ederek, bizi sadece mekânın değil, insanın, ailenin ve toplumun kuytularına da götürüyor.
"Tıpkı Çehov'un o muhteşem öyküleri gibi Davies'inkiler de şaşırtıcı bir basitliğe sahip. Çetrefilli anlam katmanlarını görebilmek için bir kez daha okunması gereken kitaplardan."
-Ladette Randolph
"Davies, edebi gücünü öykünün sonuna saklayarak kendi çapının ötesinde yansımaları olan bir mikro dünya kurmayı çok iyi biliyor."
-Sarah Hall
İnsanın, ailenin ve toplumun kuytularında gezinen sürprizli öyküler...
Galli yazar Carys Davies, Frank O'Connor Öykü Ödülü'nü kazanan eseriyle ilk kez Türkçede!
Kahramanlarının karanlıkta kalmış yanlarını bütünüyle aydınlatmadan, söylenmemiş sözler bırakarak anlatan Davies'in öyküleri, karlar altındaki Sibirya'dan Avustralya kırsalına, Viktorya dönemi Britanya'sından günümüz ABD'sine dek, zaman ve mekân bakımından hayli geniş bir uzamda geçiyor.
Hayırsever bir kadın, idama mahkum bir hükümlüyü ziyaret ediyor. Dulların yaşadığı bir kıyı kasabasına bir balıkçı cesedi vuruyor. Haitili bir dadı, beyaz yakalı patronlarından tuhaf bir istekte bulunuyor. Ücra bir çiftlikte yaşayan bir kadın, sırrını umulmadık bir kişiyle paylaşıyor. Kendi halinde bir belediye meclisi üyesi, Kraliçe Victoria'ya kalbini açıyor. Birmingham'lı bir kadın, Sibirya'da hayatını değiştirecek bir olaya tanık oluyor.
Gücünü, olay akışının öngörülemezliğinden alan Davies'in öyküleri, çekildiğimiz ücralarda yaşamaya çalışırken başka hayatlar hakkında ne kadar az şey bildiğimizi ifşa ederek, bizi sadece mekânın değil, insanın, ailenin ve toplumun kuytularına da götürüyor.
"Tıpkı Çehov'un o muhteşem öyküleri gibi Davies'inkiler de şaşırtıcı bir basitliğe sahip. Çetrefilli anlam katmanlarını görebilmek için bir kez daha okunması gereken kitaplardan."
-Ladette Randolph
"Davies, edebi gücünü öykünün sonuna saklayarak kendi çapının ötesinde yansımaları olan bir mikro dünya kurmayı çok iyi biliyor."
-Sarah Hall