Armağan Ekici, Türkçe'ye müthiş bir yetkinlikle kazandırdığı Joyce, Queneau ve Carroll'ın yapıtlarının ardından, bu kez de dünyayı kendi bildiğince okumaya girişiyor. Gezgin, kitapkurdu ve müziksever olarak, antikiteden 21. yüzyıla ulaşan kişisel atlasında gerçekleştirdiği yolculuklarda, dünyanın kaybolmakta olan büyüsünü yeniden keşfediyor, zamanlar ve mekanlar arasında gezinerek şaşırtıcı bağlantıların izini sürüyor.
“Efsaneye göre, Zeus, dünyanın ortasını bulmak için dünyanın iki ucundan birer kartal uçurmuş, kartallar Delfi'de buluşmuşlar. Eski Yunanlılar Delfi'yi “omphalos”, dünyanın göbek noktası saymışlar, İspanya'dan Gürcistan'a kadar yayılmış Yunan kolonileri Delfi'deki törenler ve sunaklarda buluşmuşlar. Sonradan Delfi'deki, Yunan şehirlerinin Perslere karşı kazandığı ortak bir zaferin anısına dikilmiş olan yılanlı, burmalı sütunun İstanbul'a getirilmesinde de, Konstantinopolis'in kurulmasıyla “dünyanın merkezi”nin İstanbul'a taşındığı iması olsa gerek. İnsanın kendi kişisel “omphalos”ları da oluyor illa ki. Benim yaşadığım, sık sık ziyaret ettiğim şehirlerde rastgele yürümeye başladığımda kendimi buluverdiğim “göbek noktaları” hep kitapçıların etrafında oldu: çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği Ankara'da Dost'un ilk, küçük dükkânı; İstanbul'da Robinson Crusoe 389 ve Pandora; Amsterdam'da Spui meydanı, özellikle cumaları kurulan sahaf pazarı ve bu meydandaki Athenaeum; Paris'te La Hune; Brüksel'de Tropismes…”
Dünyanın merkezi sürekli değişirken ihtiyaç duyduğumuz kültürel “omphalos”ları birbirine dokuyor Armağan Ekici, bakışı ise hem taze hem de bilge.
Armağan Ekici, Türkçe'ye müthiş bir yetkinlikle kazandırdığı Joyce, Queneau ve Carroll'ın yapıtlarının ardından, bu kez de dünyayı kendi bildiğince okumaya girişiyor. Gezgin, kitapkurdu ve müziksever olarak, antikiteden 21. yüzyıla ulaşan kişisel atlasında gerçekleştirdiği yolculuklarda, dünyanın kaybolmakta olan büyüsünü yeniden keşfediyor, zamanlar ve mekanlar arasında gezinerek şaşırtıcı bağlantıların izini sürüyor.
“Efsaneye göre, Zeus, dünyanın ortasını bulmak için dünyanın iki ucundan birer kartal uçurmuş, kartallar Delfi'de buluşmuşlar. Eski Yunanlılar Delfi'yi “omphalos”, dünyanın göbek noktası saymışlar, İspanya'dan Gürcistan'a kadar yayılmış Yunan kolonileri Delfi'deki törenler ve sunaklarda buluşmuşlar. Sonradan Delfi'deki, Yunan şehirlerinin Perslere karşı kazandığı ortak bir zaferin anısına dikilmiş olan yılanlı, burmalı sütunun İstanbul'a getirilmesinde de, Konstantinopolis'in kurulmasıyla “dünyanın merkezi”nin İstanbul'a taşındığı iması olsa gerek. İnsanın kendi kişisel “omphalos”ları da oluyor illa ki. Benim yaşadığım, sık sık ziyaret ettiğim şehirlerde rastgele yürümeye başladığımda kendimi buluverdiğim “göbek noktaları” hep kitapçıların etrafında oldu: çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği Ankara'da Dost'un ilk, küçük dükkânı; İstanbul'da Robinson Crusoe 389 ve Pandora; Amsterdam'da Spui meydanı, özellikle cumaları kurulan sahaf pazarı ve bu meydandaki Athenaeum; Paris'te La Hune; Brüksel'de Tropismes…”
Dünyanın merkezi sürekli değişirken ihtiyaç duyduğumuz kültürel “omphalos”ları birbirine dokuyor Armağan Ekici, bakışı ise hem taze hem de bilge.