İslam dininin ana kaynağı olan Kur'an-ı Kerîm'in ortaya koyduğu maddi ve manevi hayat düsturlarının, ilahi murada uygun bir biçimde yerine getirilebilmesi, her şeyden önce onun doğru anlaşılmasına bağlıdır. Bu nedenledir ki, Kur'an'ın inmeye başladığı ilk günden itibaren bu husus, Müslümanlar için birinci derecede öncelikli konu olmuştur. Zira Kur'an, gerek bazı ayetlerindeki meydan okumalarından gerekse de nüzul döneminde Arap dilinde otorite kabul edilen bazı Kureyşli müşriklerin itiraflarından da anlaşılacağı üzere, hem üslup hem de içerik bakımından o güne kadar alışılmış olandan tamamen farklı bir yapıda inmiştir.
İslam dininin ana kaynağı olan Kur'an-ı Kerîm'in ortaya koyduğu maddi ve manevi hayat düsturlarının, ilahi murada uygun bir biçimde yerine getirilebilmesi, her şeyden önce onun doğru anlaşılmasına bağlıdır. Bu nedenledir ki, Kur'an'ın inmeye başladığı ilk günden itibaren bu husus, Müslümanlar için birinci derecede öncelikli konu olmuştur. Zira Kur'an, gerek bazı ayetlerindeki meydan okumalarından gerekse de nüzul döneminde Arap dilinde otorite kabul edilen bazı Kureyşli müşriklerin itiraflarından da anlaşılacağı üzere, hem üslup hem de içerik bakımından o güne kadar alışılmış olandan tamamen farklı bir yapıda inmiştir.