Bu kitapta yer alan yazıların çoğu, (neo-)liberalizm ile (neo-)muhafazakârlığın, seküler referanslı siyasalar ile dinsel referanslı olanların, konu kadın(lar) oldu mu, meş'um “Kutsal İttifak”lardan kaçınmadıkları üzerine odaklanıyor. Ve bunun eril, daha doğru deyişle ataerkil bir “zihniyetler dünyası” ile ilintili olduğunu sergilemeye çalışıyorlar. Her zaman “eril” olarak tasarlanan iktidar karşısında, “güçsüzlerin, iktidarsızların, madûnların, ezilenlerin” yerine ilişkin olan ortak ve eril bir “zihniyet”in izdüşümleri…
Bu “kıskaç”tan çıkabilmek, “başka, yeni, eşitlikçi-özgürlükçü bir dünya”nın mümkün olduğunu tahayyül edebilmeyi gerektiriyor, öncelikle. İki ayağı üzerinde dikilerek “Ben Kadınım!” diye haykırmayı gerektiriyor: “Sırtıma yüklediğiniz bütün kutsal ve tiksinti verici atıflardan, gizemselleştirmelerden bağımsız, düşünen, eyleyen, emeğinin, bedeninin, yazgısının sahibi, İnsan-Kadın'ım!”
Bu kitapta yer alan yazıların çoğu, (neo-)liberalizm ile (neo-)muhafazakârlığın, seküler referanslı siyasalar ile dinsel referanslı olanların, konu kadın(lar) oldu mu, meş'um “Kutsal İttifak”lardan kaçınmadıkları üzerine odaklanıyor. Ve bunun eril, daha doğru deyişle ataerkil bir “zihniyetler dünyası” ile ilintili olduğunu sergilemeye çalışıyorlar. Her zaman “eril” olarak tasarlanan iktidar karşısında, “güçsüzlerin, iktidarsızların, madûnların, ezilenlerin” yerine ilişkin olan ortak ve eril bir “zihniyet”in izdüşümleri…
Bu “kıskaç”tan çıkabilmek, “başka, yeni, eşitlikçi-özgürlükçü bir dünya”nın mümkün olduğunu tahayyül edebilmeyi gerektiriyor, öncelikle. İki ayağı üzerinde dikilerek “Ben Kadınım!” diye haykırmayı gerektiriyor: “Sırtıma yüklediğiniz bütün kutsal ve tiksinti verici atıflardan, gizemselleştirmelerden bağımsız, düşünen, eyleyen, emeğinin, bedeninin, yazgısının sahibi, İnsan-Kadın'ım!”