“Benim dedem Muş tarafından Rus harbi döneminde yalnız babamı getirmiş, geride kalan tüm aile savaşta ölmüş. Sonra Diyarbakır'ın Çermik ilçesine gelmiş dedem. Çevre köylerde çobanlık yapmış. Dedem ölünce babam o köy senin, bu köy benim gezmiş; tam elli yaşına kadar evlenmemiş. Babamın yeri yurdu olmadığı için babama Macir Ahmet demişler sonra annemle evlenmiş. Annem engelliymiş, babamla iki yıl evli kalabilmiş çünkü annem beni doğururken hakkın rahmetine ermiş. Ben dört yaşındayken de babam oturduğu damın çökmesiyle göçükte kalmış ve ölmüş. Yalnızca hayal gibi babamı hatırlıyorum. İşte böyle...”
“Benim dedem Muş tarafından Rus harbi döneminde yalnız babamı getirmiş, geride kalan tüm aile savaşta ölmüş. Sonra Diyarbakır'ın Çermik ilçesine gelmiş dedem. Çevre köylerde çobanlık yapmış. Dedem ölünce babam o köy senin, bu köy benim gezmiş; tam elli yaşına kadar evlenmemiş. Babamın yeri yurdu olmadığı için babama Macir Ahmet demişler sonra annemle evlenmiş. Annem engelliymiş, babamla iki yıl evli kalabilmiş çünkü annem beni doğururken hakkın rahmetine ermiş. Ben dört yaşındayken de babam oturduğu damın çökmesiyle göçükte kalmış ve ölmüş. Yalnızca hayal gibi babamı hatırlıyorum. İşte böyle...”