Gerçekçilik akımını başlatan yazar Gustave Flaubert'in bugün dünya edebiyatının temel taşlarından biri sayılan ünlü romanı Madam Bovary, Çizgi Roman Dünya Klasikleri serisinin beşinci kitabı olarak piyasada.
1850'de arkadaşlarıyla Doğu'ya yaptığı iki yıllık seyahatten döner dönmez yeni eserini yazmaya başlayan Gustave Flaubert'i şöhrete işte bu roman, Madam Bovary kavuşturdu.Yazar, bu romanda romantik aşk ve şehvet hayallerine kapılmış Emma'nın derinlikli bir portresini çizer. Bu gerçekçi portre onu 19. yüzyılın en meşhur ve etkin yazarlarından biri yapar.
Gustave Flaubert'in 1851 ile 1856 yılları arasında beş yılını ayırıp 35 yaşında tamamladığı, defalarca yeniden yazdığı, tek bir paragrafı üzerinde günlerce durduğu bu şaheser kısa şöyle özetlenebilir:
Louis-Philippe hükümranlığı sırasında genç ve güzelliğinin doruğundaki Emma, çalışkan, ama bir o kadar da sıkıcı hekim Charles Bovary ile evlendiğinde, ilk bakışta gayet sıradan bir öykü başlamış gibi görünür. Bu dönemde insanlar para ve toplumsal mevkiden başka şey düşünmezler. Katıldıkları bir baloda ihtişamı ve toplumun ayrıcalıklı üst kesimini keşfeden Emma, kocasının sıradan ilgisinden yavaş yavaş uzaklaşır. Önce hayallerine sığınır, ardından baştan çıkartılmaya razı olur, gitgide borçlarını ve sevgililerini arttırır, aradığı mutluluğu kimsede bulamayınca da çökmüş, kaybolmuş bir halde, boşa harcadığı hayatının utancından kendini kurtaracak bir çıkış arar.
Gerçekçilik akımını başlatan yazar Gustave Flaubert'in bugün dünya edebiyatının temel taşlarından biri sayılan ünlü romanı Madam Bovary, Çizgi Roman Dünya Klasikleri serisinin beşinci kitabı olarak piyasada.
1850'de arkadaşlarıyla Doğu'ya yaptığı iki yıllık seyahatten döner dönmez yeni eserini yazmaya başlayan Gustave Flaubert'i şöhrete işte bu roman, Madam Bovary kavuşturdu.Yazar, bu romanda romantik aşk ve şehvet hayallerine kapılmış Emma'nın derinlikli bir portresini çizer. Bu gerçekçi portre onu 19. yüzyılın en meşhur ve etkin yazarlarından biri yapar.
Gustave Flaubert'in 1851 ile 1856 yılları arasında beş yılını ayırıp 35 yaşında tamamladığı, defalarca yeniden yazdığı, tek bir paragrafı üzerinde günlerce durduğu bu şaheser kısa şöyle özetlenebilir:
Louis-Philippe hükümranlığı sırasında genç ve güzelliğinin doruğundaki Emma, çalışkan, ama bir o kadar da sıkıcı hekim Charles Bovary ile evlendiğinde, ilk bakışta gayet sıradan bir öykü başlamış gibi görünür. Bu dönemde insanlar para ve toplumsal mevkiden başka şey düşünmezler. Katıldıkları bir baloda ihtişamı ve toplumun ayrıcalıklı üst kesimini keşfeden Emma, kocasının sıradan ilgisinden yavaş yavaş uzaklaşır. Önce hayallerine sığınır, ardından baştan çıkartılmaya razı olur, gitgide borçlarını ve sevgililerini arttırır, aradığı mutluluğu kimsede bulamayınca da çökmüş, kaybolmuş bir halde, boşa harcadığı hayatının utancından kendini kurtaracak bir çıkış arar.