Büyüdükçe sıkışan kentler, maişet derdinden nefes alamaz hale gelen yurttaşlar, merkezi otokrat idarenin bir minyatürüne indirgenmiş yerel yönetimler, mikro başkancıklara dönüşen belediye başkanları... Yaşamlarımız üzerindeki baskısını her geçen gün daha çok hissettiğimiz bu koşulları dönüştürmeye nereden başlayabiliriz?
Bildiğimiz sorunlara bildiğimiz çözümleri yeniden önermenin kısır döngüsünü artık yeterince tanıyoruz. Yeni bir başlangıca ihtiyacımız var. Bu yüzden yanıt üretmeye geçmeden önce, belki de sorularımızı değiştirmeyi denemeliyiz. Sakinleriyle ve yönetimiyle birlikte, kent sorununu yalnızca bir hizmet sorunu yerine bir demokrasi sorunu olarak düşünebilir miyiz?
Temsili demokrasinin, kent ile yaşam, yaşam ile yönetim arasına diktiği sınırları nasıl aşabiliriz? Demokrasinin kendisini de demokratikleştirmek mümkün belki. Kenti bir yaşam, yaşamı bir demokrasi olarak düşünmek de.
Bu kitapta, mahalle meclislerinden kent parlamentosuna, kentin yönetimine katılımı gündelik yaşamın olağan bir parçası haline getirmenin olanaklarını araştırıyoruz. Sokaklar ve mahallelerden başlayarak, yaşadığımız kentleri birlikte yeniden yaratmanın yollarını tahayyül ediyoruz. Kent yaşamını yönetilmesi gereken değil yaratımına doğrudan katıldığımız bir süreç olarak da görebiliriz.
Demokrasiyi bir yönetim biçiminden ziyade bir yaşam biçimi haline getirebiliriz. Soruları değiştirirsek eğer, mümkün olabilecekleri de değiştirebiliriz.
Büyüdükçe sıkışan kentler, maişet derdinden nefes alamaz hale gelen yurttaşlar, merkezi otokrat idarenin bir minyatürüne indirgenmiş yerel yönetimler, mikro başkancıklara dönüşen belediye başkanları... Yaşamlarımız üzerindeki baskısını her geçen gün daha çok hissettiğimiz bu koşulları dönüştürmeye nereden başlayabiliriz?
Bildiğimiz sorunlara bildiğimiz çözümleri yeniden önermenin kısır döngüsünü artık yeterince tanıyoruz. Yeni bir başlangıca ihtiyacımız var. Bu yüzden yanıt üretmeye geçmeden önce, belki de sorularımızı değiştirmeyi denemeliyiz. Sakinleriyle ve yönetimiyle birlikte, kent sorununu yalnızca bir hizmet sorunu yerine bir demokrasi sorunu olarak düşünebilir miyiz?
Temsili demokrasinin, kent ile yaşam, yaşam ile yönetim arasına diktiği sınırları nasıl aşabiliriz? Demokrasinin kendisini de demokratikleştirmek mümkün belki. Kenti bir yaşam, yaşamı bir demokrasi olarak düşünmek de.
Bu kitapta, mahalle meclislerinden kent parlamentosuna, kentin yönetimine katılımı gündelik yaşamın olağan bir parçası haline getirmenin olanaklarını araştırıyoruz. Sokaklar ve mahallelerden başlayarak, yaşadığımız kentleri birlikte yeniden yaratmanın yollarını tahayyül ediyoruz. Kent yaşamını yönetilmesi gereken değil yaratımına doğrudan katıldığımız bir süreç olarak da görebiliriz.
Demokrasiyi bir yönetim biçiminden ziyade bir yaşam biçimi haline getirebiliriz. Soruları değiştirirsek eğer, mümkün olabilecekleri de değiştirebiliriz.