Yaşar Kemal'in İnce Memed adlı eseri, bu kez Mamadali olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha bilinçli ve 21 yy kavramlarıyla halkına sesleniyor. (Örneğin; Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok.)
Mamadali aynı zamanda tarihi bir roman özelliği taşımaktadır. Kurmaca bir dünya içinde oluşturulmuş sağlam bir mimari yapı ve dil estetiği söz konusudur. Bütünlüklü, çok sesli ve gizemli bir kurmaca evren ile okuyanı kendi iç cazibesiyle kuşatmaktadır. Sözcüklerin, düşlerin ve düşüncenin gücüyle kurulmuş bir evren var karşımızda. Özgün bir dil dokusu dikkat çekmektedir.
Estetik açıdan yükselen bir seyir söz konusu… Halklar tükenmez önderler bitmez. Bu kez Mamadali çıktı ortaya. Kasım Uşağı köyündendi. İşte o korkusuz yiğit, gözü pek, zıpkın gibi delikanlı, Osmanlı zulmüne dayanamamış; haber salmış tüm aşiretlere, duyurmuş sesini köylere, obalara, yaylalara:
“Kürecikliler! Bizler aynı yağmurda ıslanan, aynı borayı, aynı fırtınayı göğüsleyen, aynı yazgıyı paylaşan, aynı boydan, aynı soydan bir halkız. Hepimizin yüzü aynı rüzgârda kavruldu, aynı güneşte yandı, bu dağların ormanı, meşesi, ardıcı, ahlatı, kengeri, keveni, otu ve sarmaşığıyız.
Bu dağların türküsü, ağıtı ve destanıyız. Biz halkız, halklar korkmaz, halkların kaybedecek, ne hanları, ne kervansarayları, ne malları, ne mülkleri vardır. Halkların zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktur.
Bir yürüyelim, pir yürüyelim! Ya öleceğiz, ya kurtulacağız!” Demesine demiş ama henüz örgütlenmesini tamamladığı için karşısında ihanet, hile ve şer görmüş, ihbar görmüş, kıskançlık, para, pul, mevki görmüş; hasılı yaşatmamışlar Mamadali'yi…
Yaşar Kemal'in İnce Memed adlı eseri, bu kez Mamadali olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha bilinçli ve 21 yy kavramlarıyla halkına sesleniyor. (Örneğin; Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok.)
Mamadali aynı zamanda tarihi bir roman özelliği taşımaktadır. Kurmaca bir dünya içinde oluşturulmuş sağlam bir mimari yapı ve dil estetiği söz konusudur. Bütünlüklü, çok sesli ve gizemli bir kurmaca evren ile okuyanı kendi iç cazibesiyle kuşatmaktadır. Sözcüklerin, düşlerin ve düşüncenin gücüyle kurulmuş bir evren var karşımızda. Özgün bir dil dokusu dikkat çekmektedir.
Estetik açıdan yükselen bir seyir söz konusu… Halklar tükenmez önderler bitmez. Bu kez Mamadali çıktı ortaya. Kasım Uşağı köyündendi. İşte o korkusuz yiğit, gözü pek, zıpkın gibi delikanlı, Osmanlı zulmüne dayanamamış; haber salmış tüm aşiretlere, duyurmuş sesini köylere, obalara, yaylalara:
“Kürecikliler! Bizler aynı yağmurda ıslanan, aynı borayı, aynı fırtınayı göğüsleyen, aynı yazgıyı paylaşan, aynı boydan, aynı soydan bir halkız. Hepimizin yüzü aynı rüzgârda kavruldu, aynı güneşte yandı, bu dağların ormanı, meşesi, ardıcı, ahlatı, kengeri, keveni, otu ve sarmaşığıyız.
Bu dağların türküsü, ağıtı ve destanıyız. Biz halkız, halklar korkmaz, halkların kaybedecek, ne hanları, ne kervansarayları, ne malları, ne mülkleri vardır. Halkların zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktur.
Bir yürüyelim, pir yürüyelim! Ya öleceğiz, ya kurtulacağız!” Demesine demiş ama henüz örgütlenmesini tamamladığı için karşısında ihanet, hile ve şer görmüş, ihbar görmüş, kıskançlık, para, pul, mevki görmüş; hasılı yaşatmamışlar Mamadali'yi…