Standartlaştırılmış öznelerden oluşan ve tüketim toplumu tarafından oluşturulan piyasa, bu standartlaştırılmış özneleri sembolize ettiği kabul edilen marka işaretlerinin tanınması ve bu markaların ulusal ve uluslararası düzenlemelerle korunması temelinde teşekkül etmiştir.
Günümüz piyasasında, markalar, temsil ettikleri ürünlerin önüne geçerek ayrıca metalaştırılmış ve hatta markanın üründen daha değerli olduğu bir sistem ortaya çıkmıştır. Doktrinde, iktisadi rekabetin entelektüel emekle ilgili yasal kurallara yol açan ekonomik ve sosyal sebep ve koşullardan biri olduğuna dair bir kabul görülmektedir.
Serbest piyasa ekonomisi her dönemde kendi hukukunu yaratmakta olup bugün kabul edilen ekonomik sistem ve kamu düzeni anlayışı bağlamında, devletin görevlerinden biri de ekonomik düzeni, tehdit ve ihlallerden korumaktır. Ancak (özel) idari kolluk müdahaleleri düzeni korumak için yeterli değildir; medeni ve ceza hukuku kurallarına da ihtiyaç vardır.
Marka ve patent, entelektüel sermaye ve bilgi ekonomisinin önemli bir göstergesi haline geldiğinde, marka değeri, şirketlerin değerini belirlemede ana etkenlerden biri haline gelmiş, değerleme etkisi sadece şirket üzerinde değil piyasada da kendini göstermektedir. Ticari markanın gücü daha önemli hale geldiğinde, yatırım ilişkileri üzerinde doğrudan bir etki ortaya çıkmaya başlamış; uluslararası düzeyde sistemi kontrol altında tutmak için, sözleşmeler süreci yürürlüğe girmiş; ulusal sınırlar dahilinde ise bilhassa ceza hukukuyla korunma yolları geliştirilmiştir.
Öte yandan, bu fiillerin cezalandırılması tüketicilerin korunması, halk sağlığı ve vergi kayıplarının önlenmesi gibi başka nedenleri içermektedir. Ancak, bu nedenler asıl hedefin sermaye ve piyasanın ceza hukuku ile korunması olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Türk hukukunda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile birlikte, fikri mülkiyet alanında uzun yıllar süren kanun hükmünde kararnameler dönemi sona ermiş, ceza hukuku düzenlemeleri de en nihayetinde kanunilik ilkesine uygun surette bir temele kavuşmuştur.
Bu çalışmada, mezkûr Kanun'da marka hakkına ilişkin suç ve ceza hükümleri suçun unsurları ve yargılama usulü açısından incelenmiş, öncesinde ise marka hukuku ile ilgili temel kavramlara, ekonomik yönüyle ilgili açıklamalara ve yer verilmiştir.
Standartlaştırılmış öznelerden oluşan ve tüketim toplumu tarafından oluşturulan piyasa, bu standartlaştırılmış özneleri sembolize ettiği kabul edilen marka işaretlerinin tanınması ve bu markaların ulusal ve uluslararası düzenlemelerle korunması temelinde teşekkül etmiştir.
Günümüz piyasasında, markalar, temsil ettikleri ürünlerin önüne geçerek ayrıca metalaştırılmış ve hatta markanın üründen daha değerli olduğu bir sistem ortaya çıkmıştır. Doktrinde, iktisadi rekabetin entelektüel emekle ilgili yasal kurallara yol açan ekonomik ve sosyal sebep ve koşullardan biri olduğuna dair bir kabul görülmektedir.
Serbest piyasa ekonomisi her dönemde kendi hukukunu yaratmakta olup bugün kabul edilen ekonomik sistem ve kamu düzeni anlayışı bağlamında, devletin görevlerinden biri de ekonomik düzeni, tehdit ve ihlallerden korumaktır. Ancak (özel) idari kolluk müdahaleleri düzeni korumak için yeterli değildir; medeni ve ceza hukuku kurallarına da ihtiyaç vardır.
Marka ve patent, entelektüel sermaye ve bilgi ekonomisinin önemli bir göstergesi haline geldiğinde, marka değeri, şirketlerin değerini belirlemede ana etkenlerden biri haline gelmiş, değerleme etkisi sadece şirket üzerinde değil piyasada da kendini göstermektedir. Ticari markanın gücü daha önemli hale geldiğinde, yatırım ilişkileri üzerinde doğrudan bir etki ortaya çıkmaya başlamış; uluslararası düzeyde sistemi kontrol altında tutmak için, sözleşmeler süreci yürürlüğe girmiş; ulusal sınırlar dahilinde ise bilhassa ceza hukukuyla korunma yolları geliştirilmiştir.
Öte yandan, bu fiillerin cezalandırılması tüketicilerin korunması, halk sağlığı ve vergi kayıplarının önlenmesi gibi başka nedenleri içermektedir. Ancak, bu nedenler asıl hedefin sermaye ve piyasanın ceza hukuku ile korunması olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Türk hukukunda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile birlikte, fikri mülkiyet alanında uzun yıllar süren kanun hükmünde kararnameler dönemi sona ermiş, ceza hukuku düzenlemeleri de en nihayetinde kanunilik ilkesine uygun surette bir temele kavuşmuştur.
Bu çalışmada, mezkûr Kanun'da marka hakkına ilişkin suç ve ceza hükümleri suçun unsurları ve yargılama usulü açısından incelenmiş, öncesinde ise marka hukuku ile ilgili temel kavramlara, ekonomik yönüyle ilgili açıklamalara ve yer verilmiştir.