Topraklarımızda yeşermiş bütün kültürler, bizden önce gövermiş bütün uygarlıklar bizimdir, hemşerimizdir, anlayışıyla yola çıkan Türk hümanistleri, Cumhuriyet aydınları, Sabahattin Eyüboğlu, Halkarnas Balıkçısı, Melih Cevdet Anday gibi isimlerden oluşan unutulmaz bir kuşak yetiştirmişti. Bu kuşağın önde gelen yazarlarından Azra Erhat diyor ki: Bilim adamları kazılarla gün geçtikçe artan kültür malzemelerini ortaya çıkarıyorlar. Atatürk bu malzemeyi kültür olarak benimsememiz için bir çığır açtı: “Anadolu'ya gelmiş geçmiş bütün kültürler bizimdir.“.. dedi. Hitit'ten Latin'e kadar Anadolu'nun bütün ilkçağını aydınlatmak yolunda girişilen araştırmalara geniş olanaklar sağladı. İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde eski dil ve arkeoloji bölümleri bu amaçla kuruldu. Türk Tarih Kurumu bu hizmet için açıldı. Bir yandan da çeviri işine girişildi. Bu iş bir kültür işi olarak başarılabildi mi? Bugün Erhat'ın sorusuna olumlu yanıt vermek ne yazık ki çok zor. Topraklarımızda bizden önce yaşamış uygarlıkların dillerini, düşünce ve sanatlarını anlamak bir yana, doğanın örselenmesi, tarih ve kültür değerlerinin yağmalanması sonucu, varlığımızın büyük bir kısmının yok edildiğini bile söyleyebiliriz. Ancak hümanist aydınlar kuşağı her şeye karşın umutlu ve coşkuluydu. Araştırmalarını bıkıp usanmadan sürdürüyor, çeviriler yapıyor, durmaksızın denemeler, makaleler kaleme alıyorlardı. Bütün yapıtlarını yayınladığımız Azra Erhat, bu kuşağın en verimli yazarlarından; Mavi Anadolu da bu büyük yazarın tadına doyulmaz kaleminden çıkma bir denemeler ve gezi notları demeti. İyi okumalar.
Topraklarımızda yeşermiş bütün kültürler, bizden önce gövermiş bütün uygarlıklar bizimdir, hemşerimizdir, anlayışıyla yola çıkan Türk hümanistleri, Cumhuriyet aydınları, Sabahattin Eyüboğlu, Halkarnas Balıkçısı, Melih Cevdet Anday gibi isimlerden oluşan unutulmaz bir kuşak yetiştirmişti. Bu kuşağın önde gelen yazarlarından Azra Erhat diyor ki: Bilim adamları kazılarla gün geçtikçe artan kültür malzemelerini ortaya çıkarıyorlar. Atatürk bu malzemeyi kültür olarak benimsememiz için bir çığır açtı: “Anadolu'ya gelmiş geçmiş bütün kültürler bizimdir.“.. dedi. Hitit'ten Latin'e kadar Anadolu'nun bütün ilkçağını aydınlatmak yolunda girişilen araştırmalara geniş olanaklar sağladı. İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde eski dil ve arkeoloji bölümleri bu amaçla kuruldu. Türk Tarih Kurumu bu hizmet için açıldı. Bir yandan da çeviri işine girişildi. Bu iş bir kültür işi olarak başarılabildi mi? Bugün Erhat'ın sorusuna olumlu yanıt vermek ne yazık ki çok zor. Topraklarımızda bizden önce yaşamış uygarlıkların dillerini, düşünce ve sanatlarını anlamak bir yana, doğanın örselenmesi, tarih ve kültür değerlerinin yağmalanması sonucu, varlığımızın büyük bir kısmının yok edildiğini bile söyleyebiliriz. Ancak hümanist aydınlar kuşağı her şeye karşın umutlu ve coşkuluydu. Araştırmalarını bıkıp usanmadan sürdürüyor, çeviriler yapıyor, durmaksızın denemeler, makaleler kaleme alıyorlardı. Bütün yapıtlarını yayınladığımız Azra Erhat, bu kuşağın en verimli yazarlarından; Mavi Anadolu da bu büyük yazarın tadına doyulmaz kaleminden çıkma bir denemeler ve gezi notları demeti. İyi okumalar.