Akıl sever toplumlarda da zaman zaman akla aykırı, hele hele adalete, hakkaniyete çok ters düşen garip işler olur. Ama oralarda bu tür gelişmeler de, akıl yoluyla açıklanmaya ve aşılmaya çalışılır.
Akıl sever toplumlar, eninde sonunda ideal bir biçimde çalışmasa bile uzlaşmanın formülünü demokraside bulmuşlardır. Meczup sever toplumlar ise tepki demek olan aklı, ''Sürüden ayrılanı kurt kapar'' düsturu ile göğüsleyip kuşkuyla karşılar, ona karşı hep mesafeli dururlar. Meczup sever toplumun bireyleri tepkisizliği, hareketsizliği, yarını dünde aramayı akıl olarak kabul ederler, tepkiyi ve aklı delilik olarak algılarlar.. delileri, meczupları ise evliya olarak kabul edip, onların mezarlarına çaput bağlayıp, umar dilerler. Bu durumda meczup sever toplumlarda demokrasi girişimleri kısa sürede demokrasiden önce mediokrasiye, oradan da idiokrasiye dönüşürler.
Meczup sever bir toplumda akıl sever bir birey olmak dayanılması güç bir işkenceye benzer.
Birbirini izleyen eserleriyle (Project Democracy ''Sivil Örümceğin Ağında'' 13. basım, ''Ulus Dağına Düşen Ateş'' 5. basım, ''58 Gün-Mustafa Kemal ile Filistin'den Anayurdun Dağlarına'' 3. basım) artık firmalaşmış olan Mustafa Yıldırım da böyle kişilerden biri. Kitaplarıyla dışa vuruyor isyanını.
''Meczup Yaratmak'' Mustafa Yıldırım'ın son eseri. Saidi Nursi (ya da Saidi Kurdi) çevresinde yaratılan söylenceyi ele alan kitabı hakkında, kitabın giriş bölümünde şunları söylüyor Mustafa Yıldırım: '' 'İnandım' diyen kişiyle inandığı konularda tartışmaya girmek kadar hatalı bir girişim olamaz. Çünkü o kişi 'inandım' demekle her türlü tartışmanın önünü kesmiş olmaktadır....
... Bu kitap Said-i Nursi (Kurdi)'nin ve ona inananların dinsel inançlarını tartışma ya da eleştirme amacını taşımamakta, safsata ile gerçeği ayrıştırmaya yardımcı olmayı denemektedir.
Denemektedir, çünkü şu ya da bu inanca kapılma özgürlüğüne karışılamaz. Ne var ki, yalan ile gerçeği ayrımsadıktan sonra kişinin istediği seçimi yapması, şu ya da bu inanç öbeği içinde yer alması ve hatta bir faniye bağlanması daha sağlıklı olabilir...''
Bu kitapta Sevgili, bir söylencenin yaratılmasında yer almış birçok kişi buluyorsun, bunlar arasında ikisi son derecede ilginç. Ölümünden önce, toplumumuzda, seçkin bilim adamı, mümtaz tarihçi olarak algılanmış olan Cemal Kutay var ki, onun Said-i Nursi hakkında yazdıkları birçok başka esere de kaynak olmuştur. Burada öğreniyoruz ki, üstat bu eseri zamanın parasıyla 100.000 lira karşılığında yazmış.
Yine bu eserde eseriyle söylenceye katkıda bulunan Şerif Mardin 'in yazdıklarının nasıl kaynaktan, belgeden, hatta zaman zaman tanıklıktan bile yoksun olduğunu görüyorsun...
Mustafa Yıldırım'ın ''Meczup Yaratmak'' ı öbür kitapları gibi kaçırılmayacak bir yapıt, içinde Cüneyd Zapsu 'nun dedesi Abdürrahim Zapsu da var. Ali Sirmen, Cumhuriyet, 30 Temmuz 2006
Akıl sever toplumlarda da zaman zaman akla aykırı, hele hele adalete, hakkaniyete çok ters düşen garip işler olur. Ama oralarda bu tür gelişmeler de, akıl yoluyla açıklanmaya ve aşılmaya çalışılır.
Akıl sever toplumlar, eninde sonunda ideal bir biçimde çalışmasa bile uzlaşmanın formülünü demokraside bulmuşlardır. Meczup sever toplumlar ise tepki demek olan aklı, ''Sürüden ayrılanı kurt kapar'' düsturu ile göğüsleyip kuşkuyla karşılar, ona karşı hep mesafeli dururlar. Meczup sever toplumun bireyleri tepkisizliği, hareketsizliği, yarını dünde aramayı akıl olarak kabul ederler, tepkiyi ve aklı delilik olarak algılarlar.. delileri, meczupları ise evliya olarak kabul edip, onların mezarlarına çaput bağlayıp, umar dilerler. Bu durumda meczup sever toplumlarda demokrasi girişimleri kısa sürede demokrasiden önce mediokrasiye, oradan da idiokrasiye dönüşürler.
Meczup sever bir toplumda akıl sever bir birey olmak dayanılması güç bir işkenceye benzer.
Birbirini izleyen eserleriyle (Project Democracy ''Sivil Örümceğin Ağında'' 13. basım, ''Ulus Dağına Düşen Ateş'' 5. basım, ''58 Gün-Mustafa Kemal ile Filistin'den Anayurdun Dağlarına'' 3. basım) artık firmalaşmış olan Mustafa Yıldırım da böyle kişilerden biri. Kitaplarıyla dışa vuruyor isyanını.
''Meczup Yaratmak'' Mustafa Yıldırım'ın son eseri. Saidi Nursi (ya da Saidi Kurdi) çevresinde yaratılan söylenceyi ele alan kitabı hakkında, kitabın giriş bölümünde şunları söylüyor Mustafa Yıldırım: '' 'İnandım' diyen kişiyle inandığı konularda tartışmaya girmek kadar hatalı bir girişim olamaz. Çünkü o kişi 'inandım' demekle her türlü tartışmanın önünü kesmiş olmaktadır....
... Bu kitap Said-i Nursi (Kurdi)'nin ve ona inananların dinsel inançlarını tartışma ya da eleştirme amacını taşımamakta, safsata ile gerçeği ayrıştırmaya yardımcı olmayı denemektedir.
Denemektedir, çünkü şu ya da bu inanca kapılma özgürlüğüne karışılamaz. Ne var ki, yalan ile gerçeği ayrımsadıktan sonra kişinin istediği seçimi yapması, şu ya da bu inanç öbeği içinde yer alması ve hatta bir faniye bağlanması daha sağlıklı olabilir...''
Bu kitapta Sevgili, bir söylencenin yaratılmasında yer almış birçok kişi buluyorsun, bunlar arasında ikisi son derecede ilginç. Ölümünden önce, toplumumuzda, seçkin bilim adamı, mümtaz tarihçi olarak algılanmış olan Cemal Kutay var ki, onun Said-i Nursi hakkında yazdıkları birçok başka esere de kaynak olmuştur. Burada öğreniyoruz ki, üstat bu eseri zamanın parasıyla 100.000 lira karşılığında yazmış.
Yine bu eserde eseriyle söylenceye katkıda bulunan Şerif Mardin 'in yazdıklarının nasıl kaynaktan, belgeden, hatta zaman zaman tanıklıktan bile yoksun olduğunu görüyorsun...
Mustafa Yıldırım'ın ''Meczup Yaratmak'' ı öbür kitapları gibi kaçırılmayacak bir yapıt, içinde Cüneyd Zapsu 'nun dedesi Abdürrahim Zapsu da var. Ali Sirmen, Cumhuriyet, 30 Temmuz 2006