Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları

Stok Kodu:
9786054409006
Boyut:
13.50x20.00
Sayfa Sayısı:
160
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%17 indirimli
25,00
20,75
9786054409006
411593
Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları
Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları
20.75

Bizler öyle bir medeniyetin temsilcileriyiz ki ceddimiz Osmanlı insanı son derece önemli sevgi ve saygı odağı hâline getirmiş, bunun olumlu yansımaları olarak da, kültür, tefekkür ve medeniyet tarihine yeni yöntem, vasıta, kurum ve kuruluşlar armağan etmiştir.

Devlet-Millet eliyle yapılan cami, çeşme, han, hamam, şifahane, darülaceze, imarethane gibi mücessem eserlerin yanında, halk tarafından çeşitli vakıflar aracılığı ile insanların istifade edecekleri binek taşları, mola taşları gibi insanı hayrete düşüren ilginç hayır eserleri de kazandırmışlardır. Bunların yanında hayvanlara da sevgi vardı; o devirlerde bir binanın güneş duvarında bir kuş sarayı varsa kimse buna şaşırmaz; çünkü dedelerimiz kuşları, köpekleri, kedileri pek severmiş. Sokak hayvanlarına barınak, kuş evleri, bunlar için sulaklar, yalaklar yapılırdı...

Her gün önünden kayıtsızca geçtiğimiz tarihî eserlerimizin bir çoğunun ne anlam ifade ettiğini, ne işe yaradığını ve tarihte ne gibi bir misyon üstlendiğini bilmiyoruz. Merak edip araştırmıyoruz da. Oysaki ceddimiz yaptığı birbirinden anlamlı ve zarif eserlerle bir vakıf medeniyeti oluşturmuştur. İşte bu hayır eserlerinden bir tanesi. Osmanlı iffet ve utancından dolayı fakirliğini gizleyenler; onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için, yine onlara "alan el" olmanın utanç ve ezikliğini yaşatmamak, şahsiyetlerini zedelememek ve onları istemek zorunda bırakmamak için gayet zarif yardım yolu geliştirmiş "Sadaka Taşları".

Sayıları gün geçtikçe azalan bir zamanlar İstanbul da 160 adet olduğu sanılan ne işe yaradıkları, kimler tarafından ve ne zaman dikildikleri hakkında bir çoğumuzun hiçbir fikrinin olmadığı sadaka taşları gayet sade, mütevazı fakat sade oldukları kadar da çok derin anlamlar ifade eden, bu her türlü takdirin üzerindeki, fazilet abidelerimizin bir zamanlar üstlendiği misyonu ciltler dolusu kitaplar bile anlatamaz...

Özellikle günümüz insanının en temel ihtiyaçlarını karşılamak için bile hemen baş vurmak zorunda bırakıldığı, her köşe başına kurulu bir tuzak gibi dikilmiş, ruhsuz, acımasız ve soğuk bankamatik makinelerinin kirli yüzünü ve bu kurulu tuzaklara kapılarak faiz belası pençeleri arasında inim inim inleyen, ocağı sönmüş, yüz binlerce zavallı insanın feryadını duyduktan sonra, bu sade, yalın ama alabildiğine mütevazı sadaka taşlarının değerini, ne anlam ifade ettiklerini daha da iyi idrak ediyoruz... Tabi bazılarının da neden bu taşlara ilgisiz ve duyarsız kalarak görmemezlikten geldiklerini!...

Bizler öyle bir medeniyetin temsilcileriyiz ki ceddimiz Osmanlı insanı son derece önemli sevgi ve saygı odağı hâline getirmiş, bunun olumlu yansımaları olarak da, kültür, tefekkür ve medeniyet tarihine yeni yöntem, vasıta, kurum ve kuruluşlar armağan etmiştir.

Devlet-Millet eliyle yapılan cami, çeşme, han, hamam, şifahane, darülaceze, imarethane gibi mücessem eserlerin yanında, halk tarafından çeşitli vakıflar aracılığı ile insanların istifade edecekleri binek taşları, mola taşları gibi insanı hayrete düşüren ilginç hayır eserleri de kazandırmışlardır. Bunların yanında hayvanlara da sevgi vardı; o devirlerde bir binanın güneş duvarında bir kuş sarayı varsa kimse buna şaşırmaz; çünkü dedelerimiz kuşları, köpekleri, kedileri pek severmiş. Sokak hayvanlarına barınak, kuş evleri, bunlar için sulaklar, yalaklar yapılırdı...

Her gün önünden kayıtsızca geçtiğimiz tarihî eserlerimizin bir çoğunun ne anlam ifade ettiğini, ne işe yaradığını ve tarihte ne gibi bir misyon üstlendiğini bilmiyoruz. Merak edip araştırmıyoruz da. Oysaki ceddimiz yaptığı birbirinden anlamlı ve zarif eserlerle bir vakıf medeniyeti oluşturmuştur. İşte bu hayır eserlerinden bir tanesi. Osmanlı iffet ve utancından dolayı fakirliğini gizleyenler; onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için, yine onlara "alan el" olmanın utanç ve ezikliğini yaşatmamak, şahsiyetlerini zedelememek ve onları istemek zorunda bırakmamak için gayet zarif yardım yolu geliştirmiş "Sadaka Taşları".

Sayıları gün geçtikçe azalan bir zamanlar İstanbul da 160 adet olduğu sanılan ne işe yaradıkları, kimler tarafından ve ne zaman dikildikleri hakkında bir çoğumuzun hiçbir fikrinin olmadığı sadaka taşları gayet sade, mütevazı fakat sade oldukları kadar da çok derin anlamlar ifade eden, bu her türlü takdirin üzerindeki, fazilet abidelerimizin bir zamanlar üstlendiği misyonu ciltler dolusu kitaplar bile anlatamaz...

Özellikle günümüz insanının en temel ihtiyaçlarını karşılamak için bile hemen baş vurmak zorunda bırakıldığı, her köşe başına kurulu bir tuzak gibi dikilmiş, ruhsuz, acımasız ve soğuk bankamatik makinelerinin kirli yüzünü ve bu kurulu tuzaklara kapılarak faiz belası pençeleri arasında inim inim inleyen, ocağı sönmüş, yüz binlerce zavallı insanın feryadını duyduktan sonra, bu sade, yalın ama alabildiğine mütevazı sadaka taşlarının değerini, ne anlam ifade ettiklerini daha da iyi idrak ediyoruz... Tabi bazılarının da neden bu taşlara ilgisiz ve duyarsız kalarak görmemezlikten geldiklerini!...

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat