Aydınlanmanın temel felsefi varsayımlarına göre şekillenmiş modern ve arkasından gelen postmodern dünyayı sürdürmek her zamankinden daha çok zorlaşmıştır. Ülkeler, sınıflar ve bölgeler arasında eşitsizlik giderek derinleşiyor; iç savaşlar, işgaller durmadı, mülteciler milyonları buldu; iklim ve çevre sorunları daha çok arttı: şiddet ve terör, ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı hız kesmedi; salgın hastalıklar milyarlarca insanı bir anda tehdit eder hale geldi.
İslam dünyasının trajik durumu ortada: Din müntesipleri, mezhep taraftarları, ülkeler, etnik gruplar, yöneticiler ve yönetilenler, yoksullar ile zenginler, sivil gruplar, örgütler, kadın ve erkek birbiriyle çatışıp duruyor. Her bir grup diğerini ötekileştirme şeytanlaştırıyor.
Krizler bizi köklü bir paradigma değişikliğine zorluyor. Özgürlüğü, ahlaki erdemleri, adaleti ve karşılıklı ihtiramı esas alan küresel bir toplum sözleşmesine ihtiyacımız var. Bunun örneğini İslam'ın Peygamberi Medine Sözleşmesi'nde bize gösterdi. Modern ve postmodern zamanda insanın kendi varlığıyla, tabiatla ve hemcinsleriyle bozulan ilişkisine çözüm bulmadan, bu kriz ortamından çıkamayız.
Medine Sözleşmesi, Kur'an ve Hz. Peygamber'in sünnet ve siretinde şekillenen mucizevi işlerinden biridir. Tarihi tatbikat ve bugünkü sorunları farklı okunduğunda, İslam dünyasındaki çatışmalara ve küresel düzeyde sürüp giden insani ve sosyo politik krizlere bir çözüm arayışıdır.
Aydınlanmanın temel felsefi varsayımlarına göre şekillenmiş modern ve arkasından gelen postmodern dünyayı sürdürmek her zamankinden daha çok zorlaşmıştır. Ülkeler, sınıflar ve bölgeler arasında eşitsizlik giderek derinleşiyor; iç savaşlar, işgaller durmadı, mülteciler milyonları buldu; iklim ve çevre sorunları daha çok arttı: şiddet ve terör, ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı hız kesmedi; salgın hastalıklar milyarlarca insanı bir anda tehdit eder hale geldi.
İslam dünyasının trajik durumu ortada: Din müntesipleri, mezhep taraftarları, ülkeler, etnik gruplar, yöneticiler ve yönetilenler, yoksullar ile zenginler, sivil gruplar, örgütler, kadın ve erkek birbiriyle çatışıp duruyor. Her bir grup diğerini ötekileştirme şeytanlaştırıyor.
Krizler bizi köklü bir paradigma değişikliğine zorluyor. Özgürlüğü, ahlaki erdemleri, adaleti ve karşılıklı ihtiramı esas alan küresel bir toplum sözleşmesine ihtiyacımız var. Bunun örneğini İslam'ın Peygamberi Medine Sözleşmesi'nde bize gösterdi. Modern ve postmodern zamanda insanın kendi varlığıyla, tabiatla ve hemcinsleriyle bozulan ilişkisine çözüm bulmadan, bu kriz ortamından çıkamayız.
Medine Sözleşmesi, Kur'an ve Hz. Peygamber'in sünnet ve siretinde şekillenen mucizevi işlerinden biridir. Tarihi tatbikat ve bugünkü sorunları farklı okunduğunda, İslam dünyasındaki çatışmalara ve küresel düzeyde sürüp giden insani ve sosyo politik krizlere bir çözüm arayışıdır.