Hz. Muhammed, İslam'ın siyasal yaşama ilişkin şûrâ, adalet, ehliyet, eşitlik, inanç ve ibadet özgürlüğü gibi evrensel ilkelerini ve yaşadığı toplumdaki problemleri dikkate alarak birlikte yaşama projesi olan Medine Vesikası/Anayasasını hazırlamıştır. Projenin amacı; Medine'de yaşayan muhtelif dinî, siyasî, etnik ve kültürel kesimlerin haklarını anayasal güvence altına almak ve bunların Medinelilik ortak paydasında birlikte yaşamalarını sağlamaktır.
Hz. Peygamber'in vefatından sonra, Müslümanların Medine Vesikasının temel ilkelerini tam anlamıyla içselleştirip uyguladıklarını söyleyemeyiz. Peygamberimiz'den sonraki ilk dört halifenin üçünün öldürülmesi, sonrasında da İslam'ın siyasal yaşama dair temel prensipleriyle bağdaşmayan saltanat yönetim biçiminin ikame edilmesi ve hak ihlallerinin bir sonucu olarak İslam Dünyası'nda farklı kesimler arasında yaşanmakta olan çatışmalar bu bağlamda değerlendirilebilir. Kısacası günümüz Müslümanları, Kur'ân, Hadis ve tarihî tecrübeye sahip olmalarına rağmen vatandaşlık ortak paydasında birlikte barış içerisinde yaşamayı becerememektedirler. Kanaatimizce bunun en önemli sebeplerinden birisi, birlikte yaşama dinamiklerini tahrip eden ve Müslümanların etkisinden henüz kurtulamadıkları ulus devlet kültürüdür.
Hz. Muhammed, İslam'ın siyasal yaşama ilişkin şûrâ, adalet, ehliyet, eşitlik, inanç ve ibadet özgürlüğü gibi evrensel ilkelerini ve yaşadığı toplumdaki problemleri dikkate alarak birlikte yaşama projesi olan Medine Vesikası/Anayasasını hazırlamıştır. Projenin amacı; Medine'de yaşayan muhtelif dinî, siyasî, etnik ve kültürel kesimlerin haklarını anayasal güvence altına almak ve bunların Medinelilik ortak paydasında birlikte yaşamalarını sağlamaktır.
Hz. Peygamber'in vefatından sonra, Müslümanların Medine Vesikasının temel ilkelerini tam anlamıyla içselleştirip uyguladıklarını söyleyemeyiz. Peygamberimiz'den sonraki ilk dört halifenin üçünün öldürülmesi, sonrasında da İslam'ın siyasal yaşama dair temel prensipleriyle bağdaşmayan saltanat yönetim biçiminin ikame edilmesi ve hak ihlallerinin bir sonucu olarak İslam Dünyası'nda farklı kesimler arasında yaşanmakta olan çatışmalar bu bağlamda değerlendirilebilir. Kısacası günümüz Müslümanları, Kur'ân, Hadis ve tarihî tecrübeye sahip olmalarına rağmen vatandaşlık ortak paydasında birlikte barış içerisinde yaşamayı becerememektedirler. Kanaatimizce bunun en önemli sebeplerinden birisi, birlikte yaşama dinamiklerini tahrip eden ve Müslümanların etkisinden henüz kurtulamadıkları ulus devlet kültürüdür.