Medyanın gündelik hayatımızdaki ağırlığı günden güne artıyor, bildiğiniz gibi. Emekleme devresini henüz geçen televizyon kanalları çoğalıyor, sahipleri el değiştiriyor, gazetecilik- televizyonculuk içiçe geçiyor, tekelleşmeler, “angaje” yayın politikaları, “ideolojik” gazeteler ve televizyonlar gitgide yaygınlaşıyor, “düzgün” haber okumak veya seyretmek günden güne güçleşiyor. Bu ortam doğal olarak “tepki”sini de yaratmış durumda.
Medyanın çarpıklığını, düzeysizliğini, ilkesizliğini, angaje oluşunu eleştiren, ti'ye alan yazılar, bu yazılardan oluşan dergiler de yavaş yavaş kurumsallaştı. Ancak Kürşat Bumin'in Yeni Şafak gazetesinde kaleme aldığı medya eleştirilerini bu kategoride değerlendirmek doğru olmaz.
Çünkü Bumin, yazılarında sadece medyanın bayağılıklarını teşhir etmekle kalmıyor, gerek felsefi gerek mantıksal düzlemde “medya zihni”ni sorguluyor, okurlarını bilgilendiriyor ve tek gerçeğin “bize gösterilen” olmadığını gerekçeleriyle ortaya koyuyor. Özetle “klasik medya eleştirisi” kategorisine girmeyen, ele aldığı konuyu derinlemesine ele alıp sorgulayan, bilgilendiren ve bunu zaman zaman eğlenceli bir üslûpla yapan yazılarla karşı karşıyayız. Bumin'in, ayrıca bir köşeyazarının -”ideolojik” anlamda- yazdığı gazeteyle “aynı fikirde” olmadan da söz söyleyebileceğinin iyi bir kanıtı olduğunu hatırlatalım.
Medyanın gündelik hayatımızdaki ağırlığı günden güne artıyor, bildiğiniz gibi. Emekleme devresini henüz geçen televizyon kanalları çoğalıyor, sahipleri el değiştiriyor, gazetecilik- televizyonculuk içiçe geçiyor, tekelleşmeler, “angaje” yayın politikaları, “ideolojik” gazeteler ve televizyonlar gitgide yaygınlaşıyor, “düzgün” haber okumak veya seyretmek günden güne güçleşiyor. Bu ortam doğal olarak “tepki”sini de yaratmış durumda.
Medyanın çarpıklığını, düzeysizliğini, ilkesizliğini, angaje oluşunu eleştiren, ti'ye alan yazılar, bu yazılardan oluşan dergiler de yavaş yavaş kurumsallaştı. Ancak Kürşat Bumin'in Yeni Şafak gazetesinde kaleme aldığı medya eleştirilerini bu kategoride değerlendirmek doğru olmaz.
Çünkü Bumin, yazılarında sadece medyanın bayağılıklarını teşhir etmekle kalmıyor, gerek felsefi gerek mantıksal düzlemde “medya zihni”ni sorguluyor, okurlarını bilgilendiriyor ve tek gerçeğin “bize gösterilen” olmadığını gerekçeleriyle ortaya koyuyor. Özetle “klasik medya eleştirisi” kategorisine girmeyen, ele aldığı konuyu derinlemesine ele alıp sorgulayan, bilgilendiren ve bunu zaman zaman eğlenceli bir üslûpla yapan yazılarla karşı karşıyayız. Bumin'in, ayrıca bir köşeyazarının -”ideolojik” anlamda- yazdığı gazeteyle “aynı fikirde” olmadan da söz söyleyebileceğinin iyi bir kanıtı olduğunu hatırlatalım.