Sen Nerdesin?
Kardeşim, iki gözüm, yavrucuğum, gelip ve geçen günlerin bıkmadan, yorulmadan, sardığı ömür makarasının sana ait olduğunu idrâkin ne vakit? Sana “ne yapıyorsun” dediğim zaman neden cevabın “n'apalım vakit geçiriyoruz” oluyor? Bu geçen kimin vaktidir?
Neden yalnız sokaklara dökülmekte mâhirsin, bu ağlayan kütüphâneler kimin? İlme, fazilete giden yol hangisi?
Bir daha, geçmişi ve hâli; senden evvelki nesli, kördüğüm olmuş içtimaî problemleri bir türlü oluşa erdiremedikleri için beylik lâflarla suçlama! Sen ne düşünüyorsun, hazırlığın ne, senin gayretin hangi yoldadır; bana kendinden haber ver ümidim, zavallım koç yiğidim?
Gelecekte yükleneceklerini neyinle taşıyacaksın, kaç adım gidebilip, Ay-Yıldızı nereye dikebileceksin; senden sonra yetişen gençlere göstereceğin yüzün hangisi olacak? Son nefesinin söndüreceği ömür lambasının senin için yüz karası olmamasını temin ne çeşittir?
Dünya üzerindeki mevkiini ve sana mutlak muhtaçlığı, gerekliliği; Anadolu'nun kaç asırdır rûhunda başlayacak asil inkılaba müştak ve nihayet batmaya yakın bir devrede belki de son halka olduğunu, tarihin en kritik devrinde boy gösterdiğini; silkinmezsen, artık topyekûn silkinmeye bir daha mecâl kalamayacağını keşfin ne zaman?
N'olur, herkesi geçmeden vazgeçtik, asra ulaşmayı gaye edinen bir cehtin olsun bâri? Ah, neden gayen yalnız bir apartmanda mahpus? Asırlardır yavrusuna katıklı ekmek bulamayan Anadolu'nun felekleri inleten feryâdına kulaklarına neden kapalı? Neden uçarılığın hayâlindeki araba gibi?
Yetişir, elverir yavrucuğum bu derin gaflet, “Dünyâ koşuyorken yolun üstünde yatılmaz!” Silkinmek gerek, uyanmak, görmek gerek; gerçeklerde yanmak, ikbal kozasını örmek gerek!
Düstûrsa, geçmişte seni hükümran kılmış hususîyetlerin tekrar ihyâsı; senden koparılan senliklerin tekrar sana avdeti cengidir, bunu bil!
Erliğini kuşanmayan bir nesle bastığı toptan yükselen lânetleri duyuyor musun?
Ve her şeye rağmen senin beklendiğini duyuyor musun?
Çekilen bu sancıların sonunda gelen, sen ol bâri!
“Fatih'in İstanbul'u zaptettiği yaştasın!”
Sen Nerdesin?
Kardeşim, iki gözüm, yavrucuğum, gelip ve geçen günlerin bıkmadan, yorulmadan, sardığı ömür makarasının sana ait olduğunu idrâkin ne vakit? Sana “ne yapıyorsun” dediğim zaman neden cevabın “n'apalım vakit geçiriyoruz” oluyor? Bu geçen kimin vaktidir?
Neden yalnız sokaklara dökülmekte mâhirsin, bu ağlayan kütüphâneler kimin? İlme, fazilete giden yol hangisi?
Bir daha, geçmişi ve hâli; senden evvelki nesli, kördüğüm olmuş içtimaî problemleri bir türlü oluşa erdiremedikleri için beylik lâflarla suçlama! Sen ne düşünüyorsun, hazırlığın ne, senin gayretin hangi yoldadır; bana kendinden haber ver ümidim, zavallım koç yiğidim?
Gelecekte yükleneceklerini neyinle taşıyacaksın, kaç adım gidebilip, Ay-Yıldızı nereye dikebileceksin; senden sonra yetişen gençlere göstereceğin yüzün hangisi olacak? Son nefesinin söndüreceği ömür lambasının senin için yüz karası olmamasını temin ne çeşittir?
Dünya üzerindeki mevkiini ve sana mutlak muhtaçlığı, gerekliliği; Anadolu'nun kaç asırdır rûhunda başlayacak asil inkılaba müştak ve nihayet batmaya yakın bir devrede belki de son halka olduğunu, tarihin en kritik devrinde boy gösterdiğini; silkinmezsen, artık topyekûn silkinmeye bir daha mecâl kalamayacağını keşfin ne zaman?
N'olur, herkesi geçmeden vazgeçtik, asra ulaşmayı gaye edinen bir cehtin olsun bâri? Ah, neden gayen yalnız bir apartmanda mahpus? Asırlardır yavrusuna katıklı ekmek bulamayan Anadolu'nun felekleri inleten feryâdına kulaklarına neden kapalı? Neden uçarılığın hayâlindeki araba gibi?
Yetişir, elverir yavrucuğum bu derin gaflet, “Dünyâ koşuyorken yolun üstünde yatılmaz!” Silkinmek gerek, uyanmak, görmek gerek; gerçeklerde yanmak, ikbal kozasını örmek gerek!
Düstûrsa, geçmişte seni hükümran kılmış hususîyetlerin tekrar ihyâsı; senden koparılan senliklerin tekrar sana avdeti cengidir, bunu bil!
Erliğini kuşanmayan bir nesle bastığı toptan yükselen lânetleri duyuyor musun?
Ve her şeye rağmen senin beklendiğini duyuyor musun?
Çekilen bu sancıların sonunda gelen, sen ol bâri!
“Fatih'in İstanbul'u zaptettiği yaştasın!”