Mesnevî'nin özü üzerine yapılan en yetkin çalışma ilk kez günümüz Türkçesiyle...
Mesnevî'nin Sırrı
Hayykitap, "Gizli Hazinenin Keşfi" adıyla başlattığı yeni dizinin ilk kitabını yayınladı: Mesnevî'nin Sırrı.
Kitap, gerek Mevlânâ ile ilk kez tanışacaklar, gerekse onun tasavvuf dünyasının derinliklerini keşfetmek isteyenler için kıymetli bir rehber niteliğinde.
"Mesnevi'nin Sırrı", Mesnevî'nin özü ve sırrı kabul edilen önsöz ve ilk 18 beyite İsmail Rüsûhî Ankaravî tarafından yapılan Türkçe şerhi içeriyor. Şerh, kendi alanında Osmanlı tasavvuf düşüncesi geleneğindeki en yetkin çalışmalardan biri. Herkesin anlayabileceği günümüz Türkçesiyle sadeleştirilmiş. Sadeleştirilmiş metinde geçen tasavvuf kavramları ise ayrıca dipnotlarla açıklanmış. Meraklıları için orijinal şerh metninin de yer aldığı kitap, Dr. Semih Ceyhan'ın kaleme aldığı son derece bilgilendirici bir giriş-inceleme bölümüyle de zenginleştirilmiş. Bu bölümde Ankaravî'nin hayatı, eserleri ve tarihsel önemi, Mesnevî'nin önsözleri ve ilk 18 beytin sembolik anlamı anlatılıyor.
Bilindiği gibi Mesnevî, insanlık gerçeğini, insanın Allah ve âlemle irtibatının nasıl olması gerektiğini gözler önüne seren İslam tasavvufunun şâheserlerinden biri. Asırlar boyunca Mesnevî okuru, Mevlânâ'nın kalbindeki sırrı ve hakîkati Mesnevî aynasında keşfetmeye çalıştı. Keşfettikçe kendi gerçekliğini idrâk etmeye başladı. Bu idrâk faaliyetine yardımcı olmak, Mesnevî okurunu görecek bir göze, işitecek bir kulağa, sırrı keşfedecek nura sahip kılmak için bilgeler tarafından kitaplar yazıldı, şerhler kaleme alındı.
Bir Osmanlı ârifi ve bilgesi Ankaravî tarafından yazılan şerh, tüm zamanlarda benzerlerine kıyasla daha fazla itibara lâyık oldu. Mesnevîhânlar tarafından Mevlevîhânelerde, Mesnevî kürsülerinde, evlerde, sohbet meclislerinde, ders halkalarında okundu.Bu itibarın en önemli gerekçesi ise Ankaravî'nin şerh sürecinde Mevlânâ ile dâimâ bir rûhânî birliktelik içinde olmasıydı. Sırrı keşfetmeye çok yakındı.
Mevlânâ, "Herkes beni kendine dost edindi. Fakat kimse içimdeki sırları araştırmadı. Oysa sırrım feryâdımdan uzak değil. Görecek gözde, işitecek kulakta sırrı aydınlatacak nur yok." demişti.
Sırrın aydınlanması dileğiyle...
Mesnevî'nin özü üzerine yapılan en yetkin çalışma ilk kez günümüz Türkçesiyle...
Mesnevî'nin Sırrı
Hayykitap, "Gizli Hazinenin Keşfi" adıyla başlattığı yeni dizinin ilk kitabını yayınladı: Mesnevî'nin Sırrı.
Kitap, gerek Mevlânâ ile ilk kez tanışacaklar, gerekse onun tasavvuf dünyasının derinliklerini keşfetmek isteyenler için kıymetli bir rehber niteliğinde.
"Mesnevi'nin Sırrı", Mesnevî'nin özü ve sırrı kabul edilen önsöz ve ilk 18 beyite İsmail Rüsûhî Ankaravî tarafından yapılan Türkçe şerhi içeriyor. Şerh, kendi alanında Osmanlı tasavvuf düşüncesi geleneğindeki en yetkin çalışmalardan biri. Herkesin anlayabileceği günümüz Türkçesiyle sadeleştirilmiş. Sadeleştirilmiş metinde geçen tasavvuf kavramları ise ayrıca dipnotlarla açıklanmış. Meraklıları için orijinal şerh metninin de yer aldığı kitap, Dr. Semih Ceyhan'ın kaleme aldığı son derece bilgilendirici bir giriş-inceleme bölümüyle de zenginleştirilmiş. Bu bölümde Ankaravî'nin hayatı, eserleri ve tarihsel önemi, Mesnevî'nin önsözleri ve ilk 18 beytin sembolik anlamı anlatılıyor.
Bilindiği gibi Mesnevî, insanlık gerçeğini, insanın Allah ve âlemle irtibatının nasıl olması gerektiğini gözler önüne seren İslam tasavvufunun şâheserlerinden biri. Asırlar boyunca Mesnevî okuru, Mevlânâ'nın kalbindeki sırrı ve hakîkati Mesnevî aynasında keşfetmeye çalıştı. Keşfettikçe kendi gerçekliğini idrâk etmeye başladı. Bu idrâk faaliyetine yardımcı olmak, Mesnevî okurunu görecek bir göze, işitecek bir kulağa, sırrı keşfedecek nura sahip kılmak için bilgeler tarafından kitaplar yazıldı, şerhler kaleme alındı.
Bir Osmanlı ârifi ve bilgesi Ankaravî tarafından yazılan şerh, tüm zamanlarda benzerlerine kıyasla daha fazla itibara lâyık oldu. Mesnevîhânlar tarafından Mevlevîhânelerde, Mesnevî kürsülerinde, evlerde, sohbet meclislerinde, ders halkalarında okundu.Bu itibarın en önemli gerekçesi ise Ankaravî'nin şerh sürecinde Mevlânâ ile dâimâ bir rûhânî birliktelik içinde olmasıydı. Sırrı keşfetmeye çok yakındı.
Mevlânâ, "Herkes beni kendine dost edindi. Fakat kimse içimdeki sırları araştırmadı. Oysa sırrım feryâdımdan uzak değil. Görecek gözde, işitecek kulakta sırrı aydınlatacak nur yok." demişti.
Sırrın aydınlanması dileğiyle...