“Hoyratça esen rüzgar, buz gibi soluğuyla adeta homurdanarak pencere ve kapıları yumrukluyor. Bu ses, bazen bir ıslık bazen de bir çığlık gibi yükselerek içimi ürperterek orada yankı buluyor, anlaşılan kara kış soğuk çehresiyle bizi bırakmaya pek niyetli değil. Oysa havalar ısınmaya başlayınca bahar kapıya dayandı sanmıştım. Hayat da bir bakıma böyle değil mi? Tam da hayatınıza bahar geldiğini düşünürken, kendinizi birden karakışın ortasında buluveriyorsunuz. Tıpkı güneşe aldanıp çiçeklerle süslenen ağaçların çiçeklerini rüzgarın bir fiskesiyle yere döktüğü gibi…”
“Hoyratça esen rüzgar, buz gibi soluğuyla adeta homurdanarak pencere ve kapıları yumrukluyor. Bu ses, bazen bir ıslık bazen de bir çığlık gibi yükselerek içimi ürperterek orada yankı buluyor, anlaşılan kara kış soğuk çehresiyle bizi bırakmaya pek niyetli değil. Oysa havalar ısınmaya başlayınca bahar kapıya dayandı sanmıştım. Hayat da bir bakıma böyle değil mi? Tam da hayatınıza bahar geldiğini düşünürken, kendinizi birden karakışın ortasında buluveriyorsunuz. Tıpkı güneşe aldanıp çiçeklerle süslenen ağaçların çiçeklerini rüzgarın bir fiskesiyle yere döktüğü gibi…”