Leylâ için çöllere düşen, deli divâne olan Mec-nûn'un aşkını gören bir padişah, Leylâ'yı çok merak eder. Onun bulunup huzuruna getirilmesini emreder. Kısa bir zaman sonra Leylâ bulunup getirilir.
Leyla'yı gören padi¬şah büyük bir şaşkınlık geçirerek ona sorar:
“Mecnûn'un aşkından perişan olup, dağlara, çöllere düştüğü Leylâ sen misin? Diğer kadınlardan farklı bir yanın yok. Kaldı ki, çok da güzel biri değilsin. Buna rağmen Mecnûn nasıl olur da senin için deli divâne olur?” Leylâ cevap verir:
“Sen, Mecnûn olmadığın için bilemezsin sus. Bendeki güzelliği görebilmen için Mecnûn olman ve onun gözleriyle bakman gerekir” der.
Bu haklı sözler karşısında padişah söyleyecek bir şey bulamadığı için susar.
Leylâ için çöllere düşen, deli divâne olan Mec-nûn'un aşkını gören bir padişah, Leylâ'yı çok merak eder. Onun bulunup huzuruna getirilmesini emreder. Kısa bir zaman sonra Leylâ bulunup getirilir.
Leyla'yı gören padi¬şah büyük bir şaşkınlık geçirerek ona sorar:
“Mecnûn'un aşkından perişan olup, dağlara, çöllere düştüğü Leylâ sen misin? Diğer kadınlardan farklı bir yanın yok. Kaldı ki, çok da güzel biri değilsin. Buna rağmen Mecnûn nasıl olur da senin için deli divâne olur?” Leylâ cevap verir:
“Sen, Mecnûn olmadığın için bilemezsin sus. Bendeki güzelliği görebilmen için Mecnûn olman ve onun gözleriyle bakman gerekir” der.
Bu haklı sözler karşısında padişah söyleyecek bir şey bulamadığı için susar.