Allah'la olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...
Aşığın kıblesi Hak'tır. Felsefi aklın kıblesi hayal.
Dünya düşkünlerinin kıblesi para, şekle tapanların taş yontulardır.
Gönül sahiplerinin kıblesi iyilik ve lütuf, görünüşe tapanlarınki dilberlerin yüzüdür.
Ümitsizlik edip, gönlüne eziyet etme.
Geceye bakıp karartma kendini.
Bak ki ne doğacak güneşler vardır.
Dünya imkanlarla, çarelerle, dermanlarla doludur.
Her şeyin bir çaresi vardır. Ölümden gayri.
Bil ki ölümün de çaresi vardır.
O da ölmeden önce ölmektir.
Tüm dünyanın Mevlanaca bir hayata en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda yaşıyor olmamız sebebiyle, insanlık adına onu anlamak ve anlatmak noktasında üzerimize önemli bir görev düşüyor. Lakin daha öncelikli görev, onu ilk olarak kendimizin anlamasıdır. Anlam ile söz arasında münasebet olsa da, anlam sadece sözle sınırlandırılamaz.
Mevlana ve eserleri üzerine o kadar tez hazırlanmış olmasına rağmen, onca programla her yanı Mesnevi'den sözlerle süslemiş olmamıza rağmen, hatta her yılın aralık ayında "Şeb-i Arus" törenlerinin gitgide daha büyük kalabalıklarla kutlanıyor olmasına rağmen Mevlana'yı ciddi manada anlayabilmiş değiliz. Aksine, farklı motivasyonlarla Mevlana ve eserleriyle yakından uzaktan alakası olmayan birçok fikrin onun fikriymiş gibi yansıtılıp yaygınlaştırılması sonucu ortada muazzam bir haksızlık, muazzam bir bulanıklık var. İşte bunca bulanıklığın içinde, Mevlana'yı Mevlanaca anlamanın yolu nedir o zaman? Veya başka bir ifadeyle, Nasıl bir anlama" bizi Mevlana'nın aslıyla tanıştırır, bizi onun yoluyla hemhal kılar.
İşte bu kitap Mevlana'yı ilahlaştıranlara da, onu Allah'tan kopuk modern bir mistik parantezine hapsetmek isteyenlere de Mevlana'yı Mevlanaca anlatan 'nefes nefes' bir yanıt!
Allah'la olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...
Aşığın kıblesi Hak'tır. Felsefi aklın kıblesi hayal.
Dünya düşkünlerinin kıblesi para, şekle tapanların taş yontulardır.
Gönül sahiplerinin kıblesi iyilik ve lütuf, görünüşe tapanlarınki dilberlerin yüzüdür.
Ümitsizlik edip, gönlüne eziyet etme.
Geceye bakıp karartma kendini.
Bak ki ne doğacak güneşler vardır.
Dünya imkanlarla, çarelerle, dermanlarla doludur.
Her şeyin bir çaresi vardır. Ölümden gayri.
Bil ki ölümün de çaresi vardır.
O da ölmeden önce ölmektir.
Tüm dünyanın Mevlanaca bir hayata en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda yaşıyor olmamız sebebiyle, insanlık adına onu anlamak ve anlatmak noktasında üzerimize önemli bir görev düşüyor. Lakin daha öncelikli görev, onu ilk olarak kendimizin anlamasıdır. Anlam ile söz arasında münasebet olsa da, anlam sadece sözle sınırlandırılamaz.
Mevlana ve eserleri üzerine o kadar tez hazırlanmış olmasına rağmen, onca programla her yanı Mesnevi'den sözlerle süslemiş olmamıza rağmen, hatta her yılın aralık ayında "Şeb-i Arus" törenlerinin gitgide daha büyük kalabalıklarla kutlanıyor olmasına rağmen Mevlana'yı ciddi manada anlayabilmiş değiliz. Aksine, farklı motivasyonlarla Mevlana ve eserleriyle yakından uzaktan alakası olmayan birçok fikrin onun fikriymiş gibi yansıtılıp yaygınlaştırılması sonucu ortada muazzam bir haksızlık, muazzam bir bulanıklık var. İşte bunca bulanıklığın içinde, Mevlana'yı Mevlanaca anlamanın yolu nedir o zaman? Veya başka bir ifadeyle, Nasıl bir anlama" bizi Mevlana'nın aslıyla tanıştırır, bizi onun yoluyla hemhal kılar.
İşte bu kitap Mevlana'yı ilahlaştıranlara da, onu Allah'tan kopuk modern bir mistik parantezine hapsetmek isteyenlere de Mevlana'yı Mevlanaca anlatan 'nefes nefes' bir yanıt!