Eski Türk Edebiyatı kendine özgü yapısı ve kuralları olan bir edebiyattır. Bu edebiyatın varlığını tanıyıp benimsemek kadar var olan eserlerden hareketle günümüze ışık tutacak çalışmaları yapmak da önem arz etmektedir. Bu alanda bugüne kadar pek çok çalışma yapılmış ve bu çalışmaların her biri bu edebiyatın zengin bir kültür birikimine sahip olduğunu göstermiştir. Dönemin ilmi ve edebi sahalarında kendine güvenen şair ve yazarlar tarafından işlenerek özgün ve olgun bir edebiyat anlayışı oluşturulmuş ve yüzyıllar içerisinde işlenerek pek çok değerli eserlerin oluşumu sağlanmıştır. Bu eserlerden biri de 17. yüzyılda yaşamış olan Mevlevî şair Abîrî'nin Kenzü'l Esrâr (Sırlar Hazinesi) adlı eseridir. Kenzü'l Esrâr mesnevi tarzında yazılmış dini ve tasavvufi bir eserdir. Eser, tevhit, münacat, naat, dört halife ve ashap için methiye, Sultan Murad'a methiye ve sebeb-i telif ile başlamış ve dini tasavvufi konu ve hikâyelerle devam etmiştir. Bu hikâyelerin her birinde konular temsilen işlenmiş ve okuyucuya ders verilmeye çalışılmıştır. Eser Mevlevilik anlayışının şiire nasıl yansıtıldığını göstermektedir. Günümüze tek nüsha ile ulaşmış olan bu eserin metninin bilinmesi ve tanınması kültürel birikimimizin sürekliliği açısından önemlidir. Eser okunduğunda gerçekten bir hazine olduğu görülecektir.
Eski Türk Edebiyatı kendine özgü yapısı ve kuralları olan bir edebiyattır. Bu edebiyatın varlığını tanıyıp benimsemek kadar var olan eserlerden hareketle günümüze ışık tutacak çalışmaları yapmak da önem arz etmektedir. Bu alanda bugüne kadar pek çok çalışma yapılmış ve bu çalışmaların her biri bu edebiyatın zengin bir kültür birikimine sahip olduğunu göstermiştir. Dönemin ilmi ve edebi sahalarında kendine güvenen şair ve yazarlar tarafından işlenerek özgün ve olgun bir edebiyat anlayışı oluşturulmuş ve yüzyıllar içerisinde işlenerek pek çok değerli eserlerin oluşumu sağlanmıştır. Bu eserlerden biri de 17. yüzyılda yaşamış olan Mevlevî şair Abîrî'nin Kenzü'l Esrâr (Sırlar Hazinesi) adlı eseridir. Kenzü'l Esrâr mesnevi tarzında yazılmış dini ve tasavvufi bir eserdir. Eser, tevhit, münacat, naat, dört halife ve ashap için methiye, Sultan Murad'a methiye ve sebeb-i telif ile başlamış ve dini tasavvufi konu ve hikâyelerle devam etmiştir. Bu hikâyelerin her birinde konular temsilen işlenmiş ve okuyucuya ders verilmeye çalışılmıştır. Eser Mevlevilik anlayışının şiire nasıl yansıtıldığını göstermektedir. Günümüze tek nüsha ile ulaşmış olan bu eserin metninin bilinmesi ve tanınması kültürel birikimimizin sürekliliği açısından önemlidir. Eser okunduğunda gerçekten bir hazine olduğu görülecektir.