Medeniyetin beşiği Mezpopotamya ve Kurdistan bugün bir kez daha tarihsel bir dönüşüme sahne olmaktadır. Kürtler kapitalist modernitenin devletçi, sınıfçı ve cinsiyetci uygarlık paradigmasına karşı paradigmasal bir çıkış ile çağın sorunları için demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü bir paradigma çerçevesinde çözümler geliştirmektedirler.
Her paradigmasal kopuş yeni bir tarih tezini de beraberinde getirmektedir. Eskiden köklü ve radikal bir kopuş demek olan yeni paradigma, tarihin de bu yeni paradigmanın epistemolojisi temelinde yeniden yazılmasını şart koşmaktadır. Bunun anlamı yeni sorular sormak ve bu sorulara cevap ararken dünün tarih tezinde temel belirleyen olan bir çok faktörü artık geri plana atmak, hatta tamamen bir kenara bırakmak ve dün önem verilmeyen, görmezden gelinen faktörlere baş vurmaktır. Bu, bir yanıyla da, Nietzscheci bir anlamda değerlerin yeniden değerlendirilmesidir; eski paradigmanın barbar, gerici ve benzeri sıfatlarla lanetlediklerindeki güzelliği ve hakikati aramaktır.
Suat Gökalp'in Mezopotamya Siyasal Tarihi başlıklı bu çalışması, bu ihtiyacı karşılamayı amaç edinmiş bir çalışmadır. Suat Gökalp, bu eserini cezaevinde kaleme almasına karşın, içinde bulunduğu koşulların zorluklarının ardına sığınmadan, ilk önce modernist ve ilerlemeci tarih anlayışlarının bir eleştirisini yapmakta, tarihin yeni bir bakışla nasıl ele alınabileceğini tartışmaktadır. Bunların üzerinden de Mezopotamya, Kürdistan ve Kürtler hakkında bildiklerimizin ötesinde yeni sorular ortaya atmakta ve bu sorulara yeni bir paradigmanın ışığında yeni cevaplar aramaktadır.
Medeniyetin beşiği Mezpopotamya ve Kurdistan bugün bir kez daha tarihsel bir dönüşüme sahne olmaktadır. Kürtler kapitalist modernitenin devletçi, sınıfçı ve cinsiyetci uygarlık paradigmasına karşı paradigmasal bir çıkış ile çağın sorunları için demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü bir paradigma çerçevesinde çözümler geliştirmektedirler.
Her paradigmasal kopuş yeni bir tarih tezini de beraberinde getirmektedir. Eskiden köklü ve radikal bir kopuş demek olan yeni paradigma, tarihin de bu yeni paradigmanın epistemolojisi temelinde yeniden yazılmasını şart koşmaktadır. Bunun anlamı yeni sorular sormak ve bu sorulara cevap ararken dünün tarih tezinde temel belirleyen olan bir çok faktörü artık geri plana atmak, hatta tamamen bir kenara bırakmak ve dün önem verilmeyen, görmezden gelinen faktörlere baş vurmaktır. Bu, bir yanıyla da, Nietzscheci bir anlamda değerlerin yeniden değerlendirilmesidir; eski paradigmanın barbar, gerici ve benzeri sıfatlarla lanetlediklerindeki güzelliği ve hakikati aramaktır.
Suat Gökalp'in Mezopotamya Siyasal Tarihi başlıklı bu çalışması, bu ihtiyacı karşılamayı amaç edinmiş bir çalışmadır. Suat Gökalp, bu eserini cezaevinde kaleme almasına karşın, içinde bulunduğu koşulların zorluklarının ardına sığınmadan, ilk önce modernist ve ilerlemeci tarih anlayışlarının bir eleştirisini yapmakta, tarihin yeni bir bakışla nasıl ele alınabileceğini tartışmaktadır. Bunların üzerinden de Mezopotamya, Kürdistan ve Kürtler hakkında bildiklerimizin ötesinde yeni sorular ortaya atmakta ve bu sorulara yeni bir paradigmanın ışığında yeni cevaplar aramaktadır.