Kürtler hiç şüphesiz Ortadoğu'nun en kadim, en özgün, en gizemli halklarından biridir. Tıpkı aynı coğrafyayı bölüştükleri Ermeniler, Aramiler, Asuriler, Süryaniler, Kaldaniler, Nasturiler, İbraniler, Şemsiler gibi... Yaşam biçimleri, inançlar ve diller öylesine içe içe geçmiştir ki, aşiret nizamında, göçerlikte, yerleşik tarım toplumlarında her renkten kökü, binlerce yıl ötesine dayanan bir tutam olarak bulabilirsiniz. Sonra Türkmenler ve Araplar da bu kadim ortak yaşama katılarak, bölgenin tuzu ve biberi olmuşlardır.
Çiviyazılı Sümer tabletleri, Mezopotamya'nın kuzeyinde, Aratta diye bir diyardan söz eder. Aratta ülkesi ile Sümer ülkesi arasında son derece hayati bir bağıntı vardı. Ziguratların inşa edildiği taşlar kuzeyden nehir yolu ile gelirdi. Ve kuzeye buğday... Destanlara göre, Aratta'da ve Sümer'de yönetimi en başrahip gerçekleştiriyordu. “Nehir boyunca Asur'dan aşağı Babil'e doğru yüzdükleri tekneler yuvarlak olup, tümüyle deri kaplıdır. Asur ülkesinin kuzeyindeki Armenia'da onlar söğütleri kesip teknelerin kaburgalarını hazırlıyor, bunu da teknelerin dibini kapladıkları gibi deriyle kaplıyorlardı. Bu tekneleri bazen çok büyük bazen de daha küçük hazırlıyorlar. Bunların en büyüklerinin beş bin talant taşıma gücü vardır diye anlatır ilk tarihçi Homeros.
Hakkari Nasturileri (ki inançları bir zaman İpekyolu üzerinden Çin'e kadar ulaşmıştı), aşiret nizamında yaşadıkları gibi, Kürtçe konuşurlardı. 19. yüzyılda birçok seyyah onları “Hristiyan Kürtler” diye de nitelemişti.
Bölgenin otantik halklarından biri olan Kürtlerin kökleri, Ermeniler gibi, ta Sümerler çağına kadar dayanır. Onlarda Karduklardan da, Medlerden de izler vardır; Ermenilerdeki Urartu izleri gibi... Ksenophon ünlü destansı yapıtı Anabasis Onbinlerin Dönüşü'nde Asur ülkesinden söz eden Ksenophon, Kardukların gizemli öyküsünü de anlatır.
Kürtler hiç şüphesiz Ortadoğu'nun en kadim, en özgün, en gizemli halklarından biridir. Tıpkı aynı coğrafyayı bölüştükleri Ermeniler, Aramiler, Asuriler, Süryaniler, Kaldaniler, Nasturiler, İbraniler, Şemsiler gibi... Yaşam biçimleri, inançlar ve diller öylesine içe içe geçmiştir ki, aşiret nizamında, göçerlikte, yerleşik tarım toplumlarında her renkten kökü, binlerce yıl ötesine dayanan bir tutam olarak bulabilirsiniz. Sonra Türkmenler ve Araplar da bu kadim ortak yaşama katılarak, bölgenin tuzu ve biberi olmuşlardır.
Çiviyazılı Sümer tabletleri, Mezopotamya'nın kuzeyinde, Aratta diye bir diyardan söz eder. Aratta ülkesi ile Sümer ülkesi arasında son derece hayati bir bağıntı vardı. Ziguratların inşa edildiği taşlar kuzeyden nehir yolu ile gelirdi. Ve kuzeye buğday... Destanlara göre, Aratta'da ve Sümer'de yönetimi en başrahip gerçekleştiriyordu. “Nehir boyunca Asur'dan aşağı Babil'e doğru yüzdükleri tekneler yuvarlak olup, tümüyle deri kaplıdır. Asur ülkesinin kuzeyindeki Armenia'da onlar söğütleri kesip teknelerin kaburgalarını hazırlıyor, bunu da teknelerin dibini kapladıkları gibi deriyle kaplıyorlardı. Bu tekneleri bazen çok büyük bazen de daha küçük hazırlıyorlar. Bunların en büyüklerinin beş bin talant taşıma gücü vardır diye anlatır ilk tarihçi Homeros.
Hakkari Nasturileri (ki inançları bir zaman İpekyolu üzerinden Çin'e kadar ulaşmıştı), aşiret nizamında yaşadıkları gibi, Kürtçe konuşurlardı. 19. yüzyılda birçok seyyah onları “Hristiyan Kürtler” diye de nitelemişti.
Bölgenin otantik halklarından biri olan Kürtlerin kökleri, Ermeniler gibi, ta Sümerler çağına kadar dayanır. Onlarda Karduklardan da, Medlerden de izler vardır; Ermenilerdeki Urartu izleri gibi... Ksenophon ünlü destansı yapıtı Anabasis Onbinlerin Dönüşü'nde Asur ülkesinden söz eden Ksenophon, Kardukların gizemli öyküsünü de anlatır.