Tercümesini sunduğumuz bu eserin konusu feodal sistemin hakim olduğu 16. yy. Almanya'sında geçmektedir.
Bu sistemde ülke küçük devletçiklere bölünmüş olup, her birinin başında bir prens bulunmaktadır ve bu bir vesayet sistemidir. Bu monarklar saraylarında bolluk içinde bir hayat sürerken, halk senenin her günü bedenleri ile çalışarak ancak karnını doyurabilmektedir. Devrin edebi eserlerinde de bu vesayet sistemine yönelik bir eleştiri yer almaz. Durum 17. yy'da da değişmez, çünkü devrin şairleri saraylarında kendilerine matbaa, kütüphane, ikametgah ve maddi gelir sağlayan prenslere medyun olup, eserlerinde onları yüceltirler. Bunlara saray şairi denir. Ve 17. yy. Alman edebiyatında saray edebiyatı ağırlığını hissettirir. Bu saray şairleri "kimin ekmeğini yersem, onun türküsünü söylerim" sözünün ifade ettiği gibi sarayın tarafında yer alırlar.
Tercümesini sunduğumuz bu eserin konusu feodal sistemin hakim olduğu 16. yy. Almanya'sında geçmektedir.
Bu sistemde ülke küçük devletçiklere bölünmüş olup, her birinin başında bir prens bulunmaktadır ve bu bir vesayet sistemidir. Bu monarklar saraylarında bolluk içinde bir hayat sürerken, halk senenin her günü bedenleri ile çalışarak ancak karnını doyurabilmektedir. Devrin edebi eserlerinde de bu vesayet sistemine yönelik bir eleştiri yer almaz. Durum 17. yy'da da değişmez, çünkü devrin şairleri saraylarında kendilerine matbaa, kütüphane, ikametgah ve maddi gelir sağlayan prenslere medyun olup, eserlerinde onları yüceltirler. Bunlara saray şairi denir. Ve 17. yy. Alman edebiyatında saray edebiyatı ağırlığını hissettirir. Bu saray şairleri "kimin ekmeğini yersem, onun türküsünü söylerim" sözünün ifade ettiği gibi sarayın tarafında yer alırlar.