Türkiye'nin tarihinde bir modernite devrimi ve aydınlanma yaşanmamış olması, geleneksel kültürün varlığını sürdürmesini sağladı. Aynı şekilde anti sömürgeci, antiemperyalist mücadelenin mirasçısı olmamak, bir iç savaş sürecinden geçmemek, sınıf mücadelesinin cılızlığı, sol söylemin geleneksel kültüre yamanması sonucunu doğurdu. Geleneksel kültürden kopuşun mümkün olmadığı koşullarda sol hareketin kendi dilini, kendi kültürünü, kendi söylemini ve kavramlar dünyasını oluşturması da pek mümkün olmayacaktı. Geleneksel kültürden bağımsızlaşamayan, kendi özgünlüğünü kanıtlayamayan sol hareket, farklı olmayı da başaramadı. Farklı olamayınca, emekçi kitleler için bir çekim merkezi olması da zorlaştı. Sol içinde şiddetin yaygınlığı, solun bu kadar çok bölünmüş oluşu, politik etkinlik yerine ‘yiğitliğin', ‘kahramanlığın' yüceltilmesi, ‘devrim şehitleri' türü kavramların aşırı kullanımı, vb. sol kadroların geleneksel kültürden yakayı kurtaramadıklarının tipik göstergesidir. 1980 sonrasında, özellikle de Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından sol kadroların kitleler halinde sosyalist mücadeleyi terketmelerinin asıl nedeni, ideolojik-teorik dönüşüm zaafıydı. Başka türlü ifade etmek istersek, geleneksel kültürden ve resmi ideolojiden kopamamanın, sosyalizmi yeterince özümleyememenin sonucudur.
Türkiye'nin tarihinde bir modernite devrimi ve aydınlanma yaşanmamış olması, geleneksel kültürün varlığını sürdürmesini sağladı. Aynı şekilde anti sömürgeci, antiemperyalist mücadelenin mirasçısı olmamak, bir iç savaş sürecinden geçmemek, sınıf mücadelesinin cılızlığı, sol söylemin geleneksel kültüre yamanması sonucunu doğurdu. Geleneksel kültürden kopuşun mümkün olmadığı koşullarda sol hareketin kendi dilini, kendi kültürünü, kendi söylemini ve kavramlar dünyasını oluşturması da pek mümkün olmayacaktı. Geleneksel kültürden bağımsızlaşamayan, kendi özgünlüğünü kanıtlayamayan sol hareket, farklı olmayı da başaramadı. Farklı olamayınca, emekçi kitleler için bir çekim merkezi olması da zorlaştı. Sol içinde şiddetin yaygınlığı, solun bu kadar çok bölünmüş oluşu, politik etkinlik yerine ‘yiğitliğin', ‘kahramanlığın' yüceltilmesi, ‘devrim şehitleri' türü kavramların aşırı kullanımı, vb. sol kadroların geleneksel kültürden yakayı kurtaramadıklarının tipik göstergesidir. 1980 sonrasında, özellikle de Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından sol kadroların kitleler halinde sosyalist mücadeleyi terketmelerinin asıl nedeni, ideolojik-teorik dönüşüm zaafıydı. Başka türlü ifade etmek istersek, geleneksel kültürden ve resmi ideolojiden kopamamanın, sosyalizmi yeterince özümleyememenin sonucudur.