“Ben ölmemiştim, küçük olduğum için ölülerin altında kalmışım. Büyük bir ihtimalle annem vücudunu kalkan yaparak beni kurşunlardan korumuş olacak, çünkü bana kurşun isabet etmemişti. Daha sonraları duyduğuma göre benim gibi ölüler altında kalıp, yaralı veya yara almadan kurtulan başka çocuklar da olmuş. Annem aldığı yaralar sonucu kısa bir müddet sonra öldüğü için olayların ayrıntılarını kendisinden öğrenme fırsatım olmadı. Bütün bildiklerim, öğrendiklerim emmilerimin ve bazı görgü tanıklarının sürgün yıllarında bana uzun uzun anlattıkları sayesinde oldu.”
15 Ağustos 1938'de çocuğu, yaşlısı, genci ile Dersimliler Beyaz Dağ'da katledildi. Birçok çocuk gibi Murat Karakaya da bu katliam alanındaydı.
Çocuk yaşında katliamı yaşamış bir insan, orada gördüklerini nasıl anlatabilirse tam öyle anlatıyor Murat Karakaya. Hafıza boşluklarını tahayyül gücüyle doldurmaya çalışmadan, en fazlası tahmin yürütüp bilmediği ayrıntıları öylece eksik bırakarak; kendi gözlemi dışında sonradan duyup öğrendiklerini de kaynağını belirterek işlemiş hikâyenin içine. Ermenice, Türkçe, Fransızca şiirler yazan oğlu Agop Karakaya da, onun duru dilini esasta koruyarak, abartısız duygularını, içten ve yer yer masalsı anlatımını edebiyatçı inceliğiyle nakşetmiş kâğıda.
“Ben ölmemiştim, küçük olduğum için ölülerin altında kalmışım. Büyük bir ihtimalle annem vücudunu kalkan yaparak beni kurşunlardan korumuş olacak, çünkü bana kurşun isabet etmemişti. Daha sonraları duyduğuma göre benim gibi ölüler altında kalıp, yaralı veya yara almadan kurtulan başka çocuklar da olmuş. Annem aldığı yaralar sonucu kısa bir müddet sonra öldüğü için olayların ayrıntılarını kendisinden öğrenme fırsatım olmadı. Bütün bildiklerim, öğrendiklerim emmilerimin ve bazı görgü tanıklarının sürgün yıllarında bana uzun uzun anlattıkları sayesinde oldu.”
15 Ağustos 1938'de çocuğu, yaşlısı, genci ile Dersimliler Beyaz Dağ'da katledildi. Birçok çocuk gibi Murat Karakaya da bu katliam alanındaydı.
Çocuk yaşında katliamı yaşamış bir insan, orada gördüklerini nasıl anlatabilirse tam öyle anlatıyor Murat Karakaya. Hafıza boşluklarını tahayyül gücüyle doldurmaya çalışmadan, en fazlası tahmin yürütüp bilmediği ayrıntıları öylece eksik bırakarak; kendi gözlemi dışında sonradan duyup öğrendiklerini de kaynağını belirterek işlemiş hikâyenin içine. Ermenice, Türkçe, Fransızca şiirler yazan oğlu Agop Karakaya da, onun duru dilini esasta koruyarak, abartısız duygularını, içten ve yer yer masalsı anlatımını edebiyatçı inceliğiyle nakşetmiş kâğıda.