Ortaçağ İslâm Dünyası ve Çin, bilimsel açıdan daha ileri olmalarına rağmen, modern bilim niçin bu uygarlık çevrelerinde değil, Batı'da doğdu? Batı'nın bilimsel atılımını önceleyen ve bu atılıma büyük malzeme ve arka plan sağlayan İslâm dünyası ve Çin, niçin bu noktada tıkanıp bu atılımı kendileri yapamadı? Toby E. Huff, her üç uygarlık çevresinin birincil kaynaklarına dayanan kapsamlı incelemesinde çoktandır gündemde olan bu sorunun yanıtını arıyor. İslâm dünyasında, Çin'de ve Batı'da bilimin uygulandığı kültürel dinî, hukukî, felsefî ve kurumsal şartları ve bunların yer aldığı toplumsal ortamı titizlikle inceleyen yazar, modern bilimin atılımına izin veren bilimsel ethosun niçin sadece Batı'da doğduğuna dair önemli ipuçlarını, hukuk tarihinde ve on ikinci ve on üçüncü yüzyıllardaki Avrupa kültür devriminde buluyor. Bu araştırma çizgisi, bilimin gelişmesi için hayatî önem taşıyan Batı'ya özgü tarafsız alan ve özgür araştırma kavramlarını doğuran hukuktaki tüzelkişilik (lonca) kavramının merkezî önemine ilişkin yeni fikirler getiriyor.
Ortaçağ İslâm Dünyası ve Çin, bilimsel açıdan daha ileri olmalarına rağmen, modern bilim niçin bu uygarlık çevrelerinde değil, Batı'da doğdu? Batı'nın bilimsel atılımını önceleyen ve bu atılıma büyük malzeme ve arka plan sağlayan İslâm dünyası ve Çin, niçin bu noktada tıkanıp bu atılımı kendileri yapamadı? Toby E. Huff, her üç uygarlık çevresinin birincil kaynaklarına dayanan kapsamlı incelemesinde çoktandır gündemde olan bu sorunun yanıtını arıyor. İslâm dünyasında, Çin'de ve Batı'da bilimin uygulandığı kültürel dinî, hukukî, felsefî ve kurumsal şartları ve bunların yer aldığı toplumsal ortamı titizlikle inceleyen yazar, modern bilimin atılımına izin veren bilimsel ethosun niçin sadece Batı'da doğduğuna dair önemli ipuçlarını, hukuk tarihinde ve on ikinci ve on üçüncü yüzyıllardaki Avrupa kültür devriminde buluyor. Bu araştırma çizgisi, bilimin gelişmesi için hayatî önem taşıyan Batı'ya özgü tarafsız alan ve özgür araştırma kavramlarını doğuran hukuktaki tüzelkişilik (lonca) kavramının merkezî önemine ilişkin yeni fikirler getiriyor.