Allah azze ve cellenin hayatı tanzim etsin için gönderdiği mübeccel dini, kimi zaman muhafazakar demokrat argümanların meşrulaştırılması, kimi zamansa artık köhnemiş ulus devlet klişelerinin tebcil edilmesi için ahlaksızca istismar ediliyor. Şayet tevhidi perspektife sahip bir bilincin temsilcisi olmayı başarabilseydik, bu ayartıcılıkların hepsiyle gerçek anlamda hesaplaşabilecektik. İdeal olana sırtımızı döndüğümüz için, reel olan tarafından her geçen gün kuşatılıyoruz. En iyinin taliplisi olması gerekenler, gelenekte içkin "ehveni şerreyn" klişesi nedeniyle kötülerden kötü beğenmek zorunda kalıyorlar. Bu durum "en iyi"nin peşinden koşmak azmimizi kırdığı gibi, reel olanın değişmezliğine olan inancımızı da pekiştiriyor.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İslam'ın ilke/prensip ve umdelerinin hayata egemen kılınması; İslami şiarların özgürleştirilmesi; İslam toplumlarının emperyal projeler kapsamında sömürgeleştirilmesinin engellenmesi amacıyla canhıraş bir mücadele veren İslamcılık, Türkiye özelinde, muhafazakar demokrasiyle izdivacından beri esasa taalluk eden hususlarda konuşmak yerine, verili olanın muhafaza edilmesi amacına matuf tavır alışlar gerçekleştirmektedir. Bu durum, yüzyıllardır aldatılan / ayartılan ve düşüncesizleştirilen Müslüman halklara uyanış aşısı yapacak en dinamik fikriyatın, İslamcılığın, içerik kaybına uğradığının delilidir. Türkiye özelinde İslamcılık, her geçen gün Türk-İslamcı perspektifin tesiri altına girmekte ve adeta intihar etmektedir.
Allah azze ve cellenin hayatı tanzim etsin için gönderdiği mübeccel dini, kimi zaman muhafazakar demokrat argümanların meşrulaştırılması, kimi zamansa artık köhnemiş ulus devlet klişelerinin tebcil edilmesi için ahlaksızca istismar ediliyor. Şayet tevhidi perspektife sahip bir bilincin temsilcisi olmayı başarabilseydik, bu ayartıcılıkların hepsiyle gerçek anlamda hesaplaşabilecektik. İdeal olana sırtımızı döndüğümüz için, reel olan tarafından her geçen gün kuşatılıyoruz. En iyinin taliplisi olması gerekenler, gelenekte içkin "ehveni şerreyn" klişesi nedeniyle kötülerden kötü beğenmek zorunda kalıyorlar. Bu durum "en iyi"nin peşinden koşmak azmimizi kırdığı gibi, reel olanın değişmezliğine olan inancımızı da pekiştiriyor.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İslam'ın ilke/prensip ve umdelerinin hayata egemen kılınması; İslami şiarların özgürleştirilmesi; İslam toplumlarının emperyal projeler kapsamında sömürgeleştirilmesinin engellenmesi amacıyla canhıraş bir mücadele veren İslamcılık, Türkiye özelinde, muhafazakar demokrasiyle izdivacından beri esasa taalluk eden hususlarda konuşmak yerine, verili olanın muhafaza edilmesi amacına matuf tavır alışlar gerçekleştirmektedir. Bu durum, yüzyıllardır aldatılan / ayartılan ve düşüncesizleştirilen Müslüman halklara uyanış aşısı yapacak en dinamik fikriyatın, İslamcılığın, içerik kaybına uğradığının delilidir. Türkiye özelinde İslamcılık, her geçen gün Türk-İslamcı perspektifin tesiri altına girmekte ve adeta intihar etmektedir.