Bu novella bir kaç kez filme çekildi. İlki 1961 yılında. Hiç şaşmamak lazım kitabın kahramanı Karen Stone'u Vivien Leigh'ın oynamasına.
Daha uygun kim olabilirdi bu role? Daha da iyisi, kim daha cuk oturabilirdi Paolo rolüne? Genç Warren Beaty'den başka (belki Marcello)? Burada Williams'ın her yazısının bir oyun tadında olmasının etkisini mi görmek lazım? Ama dahası var: Mücevher pırıltısındaki bu romancık, okuyunca göreceksiniz, hiç de öyle filme çekilebilecek, sahneye konulabilecek nitelikte değil aslında. Asıl önemli olan, söylenmeyenlerde. Zaten öyle de değil midir, iyi bir romanda yazılanlardan ziyade, yazılmamış olanlar, söylenmemiş olanlar, söylenemez olanlar önemlidir. Çünkü, esas olan şey, hayâldir. Fatih Özgüven kitabının sonuna yazdığı sönsözde haklı bir laf ediyor: Bu türden anlatıların soyu neredeyse tükenmek üzere. Bu türü ölümden kurtarmanın tek yolu da okumaktan geçiyor. Film, ne kadar iyi de olsa, son derece ikincil. Artık seyretme değil, okuma vaktidir.
Bu novella bir kaç kez filme çekildi. İlki 1961 yılında. Hiç şaşmamak lazım kitabın kahramanı Karen Stone'u Vivien Leigh'ın oynamasına.
Daha uygun kim olabilirdi bu role? Daha da iyisi, kim daha cuk oturabilirdi Paolo rolüne? Genç Warren Beaty'den başka (belki Marcello)? Burada Williams'ın her yazısının bir oyun tadında olmasının etkisini mi görmek lazım? Ama dahası var: Mücevher pırıltısındaki bu romancık, okuyunca göreceksiniz, hiç de öyle filme çekilebilecek, sahneye konulabilecek nitelikte değil aslında. Asıl önemli olan, söylenmeyenlerde. Zaten öyle de değil midir, iyi bir romanda yazılanlardan ziyade, yazılmamış olanlar, söylenmemiş olanlar, söylenemez olanlar önemlidir. Çünkü, esas olan şey, hayâldir. Fatih Özgüven kitabının sonuna yazdığı sönsözde haklı bir laf ediyor: Bu türden anlatıların soyu neredeyse tükenmek üzere. Bu türü ölümden kurtarmanın tek yolu da okumaktan geçiyor. Film, ne kadar iyi de olsa, son derece ikincil. Artık seyretme değil, okuma vaktidir.