Ehl-i Sünnet'e bu büyük nitelikleri katan, onları selamette bulunmakla niteli kılan en büyük özelliklerinden biri de, kalplerinin ve dillerinin Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı hakkında salim olması özellikleridir. Ehl-i Sünnet'in kalpleri sahabenin sevgisiyle dopdoludur. Bu onlar hakkında kalplerinin selametidir.
Dilleri de onları öve öve bitiremez. Bu da dillerin selametidir. Bu özellik onlar için adeta ahlak ve seciyelerinin, imanlarının, derecesinin, nifaktan alabildiğine uzak kimseler olmalarının göstergesi ve şiarlarıdır. Sahabe hakkındaki tutumları da onları sadece adalet vasfıyla tanımlamalarının ötesindedir. Zira sahabenin adalet vasfına sahip olmaları, onlar nezdinde zaten naslarla sahip bir durumdur. Onlar bu özelliklerinin yansıması olarak, sahabenin adalet vasfını hedef alan faaliyetlere karşı, belirgin bir reaksiyoner tutum içinde olmuşlardır.
Ehl-i Sünnet ister tarihçilik kisvesi, ,ister bir mezhep kisvesi, isterse din ve fıkıh kisvesi altında, sahabenin bu vasfını hedef alan her türlü faaliyeti, dini yıkıcı bir faaliyet olarak değerlendirerek, peygamber'in ashabı hakkında ileri geri konuşan kimseleri, bayağı ve düşük kimseler olarak nitelemişlerdir. Böylelerinin onların nezdinde hiçbir şeref ve saygınlıkları yoktur. Tarihi süreç içerisinde bu konuya atfedilen hassasiyet, konuya dair binlerce cildi tutan yazılı külliyatın yanında, ayrıca sayısız hutbe, vaaz ve derslerden oluşan külliyatın oluşmasında etken olmuştur.
Ehl-i Sünnet'e bu büyük nitelikleri katan, onları selamette bulunmakla niteli kılan en büyük özelliklerinden biri de, kalplerinin ve dillerinin Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı hakkında salim olması özellikleridir. Ehl-i Sünnet'in kalpleri sahabenin sevgisiyle dopdoludur. Bu onlar hakkında kalplerinin selametidir.
Dilleri de onları öve öve bitiremez. Bu da dillerin selametidir. Bu özellik onlar için adeta ahlak ve seciyelerinin, imanlarının, derecesinin, nifaktan alabildiğine uzak kimseler olmalarının göstergesi ve şiarlarıdır. Sahabe hakkındaki tutumları da onları sadece adalet vasfıyla tanımlamalarının ötesindedir. Zira sahabenin adalet vasfına sahip olmaları, onlar nezdinde zaten naslarla sahip bir durumdur. Onlar bu özelliklerinin yansıması olarak, sahabenin adalet vasfını hedef alan faaliyetlere karşı, belirgin bir reaksiyoner tutum içinde olmuşlardır.
Ehl-i Sünnet ister tarihçilik kisvesi, ,ister bir mezhep kisvesi, isterse din ve fıkıh kisvesi altında, sahabenin bu vasfını hedef alan her türlü faaliyeti, dini yıkıcı bir faaliyet olarak değerlendirerek, peygamber'in ashabı hakkında ileri geri konuşan kimseleri, bayağı ve düşük kimseler olarak nitelemişlerdir. Böylelerinin onların nezdinde hiçbir şeref ve saygınlıkları yoktur. Tarihi süreç içerisinde bu konuya atfedilen hassasiyet, konuya dair binlerce cildi tutan yazılı külliyatın yanında, ayrıca sayısız hutbe, vaaz ve derslerden oluşan külliyatın oluşmasında etken olmuştur.