"Pinokyo"nun öyküsünü bilirsiniz, değil mi? Kukla-çocuk dileğini tutar ve sonunda, içindeki inançla gerçek bir çocuk olmayı başarır.
Ya "Kurbağa Prens" masalım? Onu da bilirsiniz... Bir öpücükle kurbağa, yakışıklı bir prense dönüşür.
Gerçekleşmesini çok isteyip de bir türlü gerçekleştiremediğimiz, nası başaracağımızı bilemediğimiz şeyler için hep bir "mucize" bekler dururuz.
Oysa Pinokyo'yu gerçek bir çocuk yapan o sihirli değnek, kurbağayı yakışıklı bir prense dönüştüren o öpücük içimizdeki "mucize"den başkası değildir. Onu uzaklarda arar dururuz, oysa mucize içimizde saklıdır...
"Pinokyo"nun öyküsünü bilirsiniz, değil mi? Kukla-çocuk dileğini tutar ve sonunda, içindeki inançla gerçek bir çocuk olmayı başarır.
Ya "Kurbağa Prens" masalım? Onu da bilirsiniz... Bir öpücükle kurbağa, yakışıklı bir prense dönüşür.
Gerçekleşmesini çok isteyip de bir türlü gerçekleştiremediğimiz, nası başaracağımızı bilemediğimiz şeyler için hep bir "mucize" bekler dururuz.
Oysa Pinokyo'yu gerçek bir çocuk yapan o sihirli değnek, kurbağayı yakışıklı bir prense dönüştüren o öpücük içimizdeki "mucize"den başkası değildir. Onu uzaklarda arar dururuz, oysa mucize içimizde saklıdır...