Bu kitap müebbette hüküm giymiş bir mahkumun cezaevinde yaşadıklarını resmetse de aslında coğrafyamızın pek aşina olduğu alaturka bir hayat hikayesini anlatmaktadır. Toplum olarak acıklı ve kimi trajikomik film ve romanları sevdiğimizdendir bilinmez, bu da öyle oldu galiba...
Tarihten gelen ağır bagajlardan dolayı olacak ki coğrafyamızda çözülmeyi bekleyen problemler debisi yüksek yokuş aşağı hızlıca akan nehirlere benzer. Dava adamları ise bu nehirde rafting yapanlar gibidirler. Ancak birbirinin üzerine devrilen hırçın dalgaların arasında ne kadar mahir olursa olsun pek az kişi biraz mesafe alabilmektedir. Solcu, İslamcı, Milliyetçi... Hepsinin akibeti birbirine benzemektedir! Ne ki gençken insan gözü kara, haddinden fazla cesur ve bir o kadar da fedakar olur. Sağa sola savrulmuş bot ve cesetlerin aksine nehrin kıyısına varmış gençler bir çırpıda nehri geçip "vadedilmiş topraklar'a varacaklarının sanısıyla azgın dalgaların arasına atlamaya devam ederler...
İşte bu satırların sahibi de onlardan biridir. Sonra uzayıp giden cezaevi hayatı başlar. Önceleri gençliğin verdiği heyecanla aslan gibi yatarım, ne olacak havasındasınız. Ancak prangalı yılların ağır molozlarının üzerinize devrilmesiyle git gide yorgunluk ve bıkkınlık sizi kuşatmaya başlar. Sonra "Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?/Buradan insan mi çıkar, tabut mu?" sorgulama sancılarının başlamasıyla bu kitabın içeriği ortaya çıkar.
Bu kitap müebbette hüküm giymiş bir mahkumun cezaevinde yaşadıklarını resmetse de aslında coğrafyamızın pek aşina olduğu alaturka bir hayat hikayesini anlatmaktadır. Toplum olarak acıklı ve kimi trajikomik film ve romanları sevdiğimizdendir bilinmez, bu da öyle oldu galiba...
Tarihten gelen ağır bagajlardan dolayı olacak ki coğrafyamızda çözülmeyi bekleyen problemler debisi yüksek yokuş aşağı hızlıca akan nehirlere benzer. Dava adamları ise bu nehirde rafting yapanlar gibidirler. Ancak birbirinin üzerine devrilen hırçın dalgaların arasında ne kadar mahir olursa olsun pek az kişi biraz mesafe alabilmektedir. Solcu, İslamcı, Milliyetçi... Hepsinin akibeti birbirine benzemektedir! Ne ki gençken insan gözü kara, haddinden fazla cesur ve bir o kadar da fedakar olur. Sağa sola savrulmuş bot ve cesetlerin aksine nehrin kıyısına varmış gençler bir çırpıda nehri geçip "vadedilmiş topraklar'a varacaklarının sanısıyla azgın dalgaların arasına atlamaya devam ederler...
İşte bu satırların sahibi de onlardan biridir. Sonra uzayıp giden cezaevi hayatı başlar. Önceleri gençliğin verdiği heyecanla aslan gibi yatarım, ne olacak havasındasınız. Ancak prangalı yılların ağır molozlarının üzerinize devrilmesiyle git gide yorgunluk ve bıkkınlık sizi kuşatmaya başlar. Sonra "Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?/Buradan insan mi çıkar, tabut mu?" sorgulama sancılarının başlamasıyla bu kitabın içeriği ortaya çıkar.