- Orada kimse var mı?
- Yeni hayatın getirdiği yeni ahlak ve yeni değerler
- Solgun bir çağın hülyalı çocuklarıydık
- Bütün güzellikler ölüyordu
- Kaçıncı kez
- Yüzlerce kelebek ölüsü
- Yenilen kazanıyordu bu oyunda
- Ütopyalarının izinde
- Vakitsiz ölümler… Belki de yaşamaktı korkunç olan
- Tuz ekmek kardeşliği
- Dev gibi düşleri olan gençleri seviyorduk
- Anımsamak acıtır
- İnsan yaşadığı yere benzer
- Kendine sürgün insanlar
- Hiçlikten hepliğe Neyzen Tevfik
- Âşık Veysel'i sevmek yetmez, anlamak gerekir
- Bir Beyoğlu yurttaşıydı Madam Anahit
- Cihat Özegemen'i anımsamak
- Yaşamın ucuna yolculuk
- Kıyıda bir çıplak adam durmuş düşünür
- Adada olmak adalı olmak ya da ütopyalar ve gerçekler
- Sanata ve sanatçıya düşmanlık
- Bir festival günlüğü: Fantasturka
Festival Günlüğü -2
- Notlar, anekdotlar
- Gel sen al kalbimi
- Kelebek dansı
Kentin büyük ve kalabalık caddesinde yürüyordu. Oradan oraya koşuşturan insan kalabalığı içindeki bir başınalığını hissetti, irkildi. Kara duygularıyla sarı sıcak kentlere göçüp, orada da aykırı duran sonbahar sürgünlerini düşündü. Aynı yerlerden aynı sözcüklerle geçiyordu kaçıncı kez. Sözcükler öldürüyordu sanki her şeyi. Bu kenti terk etmeye hazırlanıyordu. Mülksüz ve çıplak.
Uzun zamandır kimseyle konuşmuyordu, hep anılarını anlatan yaşlı balıkçı dışında. “Mülksüz ve çıplak olmalı” dedi. Yaşlı balıkçının aldırdığı yoktu. Şu lanet olası dünyada kim aldıracaktı peki. Her şey ne kadar da hızlı kirleniyor, ne kadar hızlı tüketiliyordu artıkYaz yağmuru gibi serinletici ve geçici' yaşanıyordu ilişkiler. Sevgiler bir atımlık, saçlarımız süpürge bile değil dostluklara. Şeytanın sevgili çocuklarıydık belki de. Tutkularının izleğini sürmekten yorgun düştüğü anlarda, en çok terk edilmişliklerine üzülürdü. İnsanları ve ilişkileri bir kez daha çıplak düşündü. Neden her şey örtünük yaşanıyordu sanki. Kim bilir? Belki de hayatın gizemi buradan geliyordu.
- Orada kimse var mı?
- Yeni hayatın getirdiği yeni ahlak ve yeni değerler
- Solgun bir çağın hülyalı çocuklarıydık
- Bütün güzellikler ölüyordu
- Kaçıncı kez
- Yüzlerce kelebek ölüsü
- Yenilen kazanıyordu bu oyunda
- Ütopyalarının izinde
- Vakitsiz ölümler… Belki de yaşamaktı korkunç olan
- Tuz ekmek kardeşliği
- Dev gibi düşleri olan gençleri seviyorduk
- Anımsamak acıtır
- İnsan yaşadığı yere benzer
- Kendine sürgün insanlar
- Hiçlikten hepliğe Neyzen Tevfik
- Âşık Veysel'i sevmek yetmez, anlamak gerekir
- Bir Beyoğlu yurttaşıydı Madam Anahit
- Cihat Özegemen'i anımsamak
- Yaşamın ucuna yolculuk
- Kıyıda bir çıplak adam durmuş düşünür
- Adada olmak adalı olmak ya da ütopyalar ve gerçekler
- Sanata ve sanatçıya düşmanlık
- Bir festival günlüğü: Fantasturka
Festival Günlüğü -2
- Notlar, anekdotlar
- Gel sen al kalbimi
- Kelebek dansı
Kentin büyük ve kalabalık caddesinde yürüyordu. Oradan oraya koşuşturan insan kalabalığı içindeki bir başınalığını hissetti, irkildi. Kara duygularıyla sarı sıcak kentlere göçüp, orada da aykırı duran sonbahar sürgünlerini düşündü. Aynı yerlerden aynı sözcüklerle geçiyordu kaçıncı kez. Sözcükler öldürüyordu sanki her şeyi. Bu kenti terk etmeye hazırlanıyordu. Mülksüz ve çıplak.
Uzun zamandır kimseyle konuşmuyordu, hep anılarını anlatan yaşlı balıkçı dışında. “Mülksüz ve çıplak olmalı” dedi. Yaşlı balıkçının aldırdığı yoktu. Şu lanet olası dünyada kim aldıracaktı peki. Her şey ne kadar da hızlı kirleniyor, ne kadar hızlı tüketiliyordu artıkYaz yağmuru gibi serinletici ve geçici' yaşanıyordu ilişkiler. Sevgiler bir atımlık, saçlarımız süpürge bile değil dostluklara. Şeytanın sevgili çocuklarıydık belki de. Tutkularının izleğini sürmekten yorgun düştüğü anlarda, en çok terk edilmişliklerine üzülürdü. İnsanları ve ilişkileri bir kez daha çıplak düşündü. Neden her şey örtünük yaşanıyordu sanki. Kim bilir? Belki de hayatın gizemi buradan geliyordu.