Müminlerin Annesi Hazret-i Hatice
Yüceliği, Allah'ın selâmı ve Rasûlullah'ın meveddeti ile
mühürlenmiş olan Hatice kimdir? Şahsiyeti, faziletleri,
İslâm'ın ortaya çıkıp yayılmasındaki hizmet ve himmetleri nelerdir?
Kureşî'nin büyük bir dikkatle hazırladığı çalışma, ömrünü Rasûlullah'a ve onun davasına adayan Hazret-i Hatice'nin, İslâm'ın zuhuru ve güçlenmesi için ortaya koyduğu benzersiz himmet ve feragati şükran hisleri ile yâd ettirmektedir. Zira Hazret-i Hatice'nin evi, Hazret-i Peygamber'in en zor zamanlarında mutlu olduğu müstesna bir saadethâne; kapısı, Müslümanların sığınağı; sofrası, fukaranın eksik olmadığı bereket sofrası; serveti, İslâm'ın vakfı; ismi ise, bu âlemdeki son demine kadar Rasûlullah'ın zikri idi.
Efendimize büyük bir aşk ile bağlanmış, İslâm'ın nüvesini oluşturan Mekke döneminde Hazret-i Ebû Tâlib ile beraber ilk Müslümanlara kol kanat germiş, bu sayede evvelde ve âhirde kimse ile kıyaslanamayacak bir mertebenin sahibi olmuş, Allah'ın ve Rasûlü'nün rızasını kazanmış, hayatının her safhası aşk, vefa, sabır, vakar ve cesaret gibi pek çok erdemle bezenmiş Hazret-i Haticetü'l-Kübrâ'yı anlatan eser, okuyucunun, Rasûlullah ve onun muazzez davası hakkındaki irfanının derinleşmesine de katkıda bulunmaktadır.
"Allah'a yemin olsun ki, Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir.
Herkes benim peygamberliğimi inkâr ederken, o bana iman etti.
Herkes beni mahrum edip dışlarken, o bana malıyla destek oldu.
Başka bir kadından çocuğum yokken, o bana çocuklar verdi."
- Hadîs-i Şerîf
Yüceliği, Allah'ın selâmı ve Rasûlullah'ın meveddeti ile
mühürlenmiş olan Hatice kimdir? Şahsiyeti, faziletleri,
İslâm'ın ortaya çıkıp yayılmasındaki hizmet ve himmetleri nelerdir?
Kureşî'nin büyük bir dikkatle hazırladığı çalışma, ömrünü Rasûlullah'a ve onun davasına adayan Hazret-i Hatice'nin, İslâm'ın zuhuru ve güçlenmesi için ortaya koyduğu benzersiz himmet ve feragati şükran hisleri ile yâd ettirmektedir. Zira Hazret-i Hatice'nin evi, Hazret-i Peygamber'in en zor zamanlarında mutlu olduğu müstesna bir saadethâne; kapısı, Müslümanların sığınağı; sofrası, fukaranın eksik olmadığı bereket sofrası; serveti, İslâm'ın vakfı; ismi ise, bu âlemdeki son demine kadar Rasûlullah'ın zikri idi.
Efendimize büyük bir aşk ile bağlanmış, İslâm'ın nüvesini oluşturan Mekke döneminde Hazret-i Ebû Tâlib ile beraber ilk Müslümanlara kol kanat germiş, bu sayede evvelde ve âhirde kimse ile kıyaslanamayacak bir mertebenin sahibi olmuş, Allah'ın ve Rasûlü'nün rızasını kazanmış, hayatının her safhası aşk, vefa, sabır, vakar ve cesaret gibi pek çok erdemle bezenmiş Hazret-i Haticetü'l-Kübrâ'yı anlatan eser, okuyucunun, Rasûlullah ve onun muazzez davası hakkındaki irfanının derinleşmesine de katkıda bulunmaktadır.
"Allah'a yemin olsun ki, Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir.
Herkes benim peygamberliğimi inkâr ederken, o bana iman etti.
Herkes beni mahrum edip dışlarken, o bana malıyla destek oldu.
Başka bir kadından çocuğum yokken, o bana çocuklar verdi."
- Hadîs-i Şerîf