Ey hakkı isteyen kimseler! Sunmuş olduğumuz şu kitab sizlere tevhidin çok önemli bir meselesini açıklamaktadır. Bu önemli mesele; müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek ve onları desteklemek meselesidir.
Maalesef insanların çoğu, çok önemli olmasına rağmen bu meseleyi unutmuş, ondan gafil kalmışlardır.
Zira Allah (c.c)'ın her çeşit ve şekliyle reddedilmesini emrettiği tağutların emri altındaki şişirilmiş alim taslakları insanları bu konuda çok derin bir sapıklığa saptırmışlardır. Öyle ki insanlar artık dostluğu kime, düşmanlığı kime yapacağını bilemez hale gelmiş, böylece Allah (c.c)'ın dost edinilmesini emrettiği kimseleri düşman, düşman edinilmesini emrettiği kimseleri ise dost edinmişlerdir.
Ancak Allah (c.c)'ın kendilerine hidayet ettiği salih, mü'min ve muvahhid kulları bu sapıklıktan beri olmuş, Allah (c.c)'a gereği gibi iman ederek şirkten ve müşriklerden her çeşit ve şekliyle kendilerini arındırmışlar ve bu konuda kendilerine muvahhidlerin imamı, kendisinden sonra gelen nebi ve rasullerin babası İbrahim (a.s)'i örnek almışlardır.
Allah (c.c) bu konuyla ilgili olarak İbrahim (a.s) hakkında şöyle haber veriyor:
“İbrahim babasına ve milletine demişti ki: “Şüphesiz ki ben beni yaratan hariç, sizin taptığınızdan uzağım (beriyim).. O, beni doğru yola muhakkak iletecektir.” Böylece (İbrahim) onu ardında, belki (akledip) dönerler diye kalıcı bir kelime (miras) olarak bıraktı.” (Zuhruf: 26-28)
İbrahim (a.s), sadece Allah (c.c)'a dost olmayı ve O'ndan başka ibadet edilenlerden beri olmayı ifade eden La ilahe illallah sözünü , kendisinden sonra gelecek olan nebiler ve onlara tabi olanlar için devamlı kalacak bir miras olarak bırakmıştır.
Allah (c.c) yine bu konuda şöyle buyuruyor:
“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz, sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız (beriyiz). Sizi reddettik. Bizimle sizin aranızda, yanlız Allah'a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.” (Mumtahine: 4)
Allah (c.c)'ın velisi olan İbrahim (a.s) sadece Allah (c.c)'a dost olması, Allah (c.c)'ın düşmanlarına ise düşman olması neticesinde velilik sıfatını haketmiştir. Çünkü Allah (c.c)'ın velisi olmak, ancak Allah (c.c)'tan başka ibadet edilenlerin ve Allah (c.c)'tan başkasına ibadet edenlerin hepsinden beri olmakla gerçekleşir.
Öyleyse bu mesele o derece önemlidir ki, bu konuda yapılacak ufak bir yanlış tevhidi bozmakta, onu temelinden yıkmakta ve kulun amelini boşa çıkarmaktadır.
Ey akıl sahipleri! Bu meseleyi çok iyi biliniz ve böylece küfür imamlarının bu konudaki fitne ve tuzaklarına düşmemeniz için bu kitapta yazılanları mutlaka okuyunuz ve asla geçiştirmeyiniz!
Ey hakkı isteyen kimseler! Sunmuş olduğumuz şu kitab sizlere tevhidin çok önemli bir meselesini açıklamaktadır. Bu önemli mesele; müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek ve onları desteklemek meselesidir.
Maalesef insanların çoğu, çok önemli olmasına rağmen bu meseleyi unutmuş, ondan gafil kalmışlardır.
Zira Allah (c.c)'ın her çeşit ve şekliyle reddedilmesini emrettiği tağutların emri altındaki şişirilmiş alim taslakları insanları bu konuda çok derin bir sapıklığa saptırmışlardır. Öyle ki insanlar artık dostluğu kime, düşmanlığı kime yapacağını bilemez hale gelmiş, böylece Allah (c.c)'ın dost edinilmesini emrettiği kimseleri düşman, düşman edinilmesini emrettiği kimseleri ise dost edinmişlerdir.
Ancak Allah (c.c)'ın kendilerine hidayet ettiği salih, mü'min ve muvahhid kulları bu sapıklıktan beri olmuş, Allah (c.c)'a gereği gibi iman ederek şirkten ve müşriklerden her çeşit ve şekliyle kendilerini arındırmışlar ve bu konuda kendilerine muvahhidlerin imamı, kendisinden sonra gelen nebi ve rasullerin babası İbrahim (a.s)'i örnek almışlardır.
Allah (c.c) bu konuyla ilgili olarak İbrahim (a.s) hakkında şöyle haber veriyor:
“İbrahim babasına ve milletine demişti ki: “Şüphesiz ki ben beni yaratan hariç, sizin taptığınızdan uzağım (beriyim).. O, beni doğru yola muhakkak iletecektir.” Böylece (İbrahim) onu ardında, belki (akledip) dönerler diye kalıcı bir kelime (miras) olarak bıraktı.” (Zuhruf: 26-28)
İbrahim (a.s), sadece Allah (c.c)'a dost olmayı ve O'ndan başka ibadet edilenlerden beri olmayı ifade eden La ilahe illallah sözünü , kendisinden sonra gelecek olan nebiler ve onlara tabi olanlar için devamlı kalacak bir miras olarak bırakmıştır.
Allah (c.c) yine bu konuda şöyle buyuruyor:
“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz, sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız (beriyiz). Sizi reddettik. Bizimle sizin aranızda, yanlız Allah'a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.” (Mumtahine: 4)
Allah (c.c)'ın velisi olan İbrahim (a.s) sadece Allah (c.c)'a dost olması, Allah (c.c)'ın düşmanlarına ise düşman olması neticesinde velilik sıfatını haketmiştir. Çünkü Allah (c.c)'ın velisi olmak, ancak Allah (c.c)'tan başka ibadet edilenlerin ve Allah (c.c)'tan başkasına ibadet edenlerin hepsinden beri olmakla gerçekleşir.
Öyleyse bu mesele o derece önemlidir ki, bu konuda yapılacak ufak bir yanlış tevhidi bozmakta, onu temelinden yıkmakta ve kulun amelini boşa çıkarmaktadır.
Ey akıl sahipleri! Bu meseleyi çok iyi biliniz ve böylece küfür imamlarının bu konudaki fitne ve tuzaklarına düşmemeniz için bu kitapta yazılanları mutlaka okuyunuz ve asla geçiştirmeyiniz!