Peygamber'in vefatından hemen sonra başlayıp, günümüze kadar müslümanları en fazla meşgul eden sorunlardan biri yönetim sorunudur. Yönetim sorunu tartışmaları, İslami ilimler arsında soyutluluk ve kuramsallığa en fazla ilgi gösteren ilim olan Kelam'ın hareket noktasını oluşturmuştur. Mu'tezile'nin ilk temsilcileri yönetim sorunu konusunda daha objektif ve tutarlı yaklaşımlar sergilemiş olmalarına rağmen daha sonraki Mu'tezili öncüler, Şii İmamet teorisine cevap verme yarışı içine girmişlerdir. Bu bakımdan Ehl-i Sünnet ile aynı noktada buluşmuşlardır. Muhalefet döneminde Mu'tezile, irade hürriyetine ve dolayısıyla insanın sorumluluğuna vurgu yaparak, yönetim biçimini saltanata dönüştüren ve bunun meşruyetini cebri / determinist öğreti, ezeli kader doktrini ve ilahi kaynaklı ikdidar iddialarıyla sağlamaya çalışan Emevi yönetimine karşı muhalif bir tavır sergilemiştir. Mu'tezili muhalefet, toplumun birlik ve bütünlüğünü sürekli tehdit eden fanatik Harici örneğinden farklı olduğu gibi, ahlaki gevşekliğe ve sorumsuzluğa yol açan Mürciı muhalefet örneğinden de farklıdır.
İktidar döneminde ise Mu'tezile, iktidarın gücünü arkasına alarak rakiplerine karşı sindirme politikası uygulamıştır. Abbasi yönetimi, Mu'tezili temsilciler ve onların görüşleri aracılığıyla resmi kavuşturma (Minhe) sürecini başlatarak muhalefeti yok etme yok etme yoluna girmiştir. Minhe süreci hem Mu'tezile'nin hem de İslam düşüncesinin tarihi seyrini derinden etkilemiştir. Bu politikaların uygulamasında iktidar ile ortak hareket eden Bağdat ekolüne mensup Mu'tezili temsilciler, bu sürecin sonuçlarına katlanmak zorunda kalmışdır. Resmi kavuşturmanın faturası Mu'tezile'ye çıkarılmıştır.
Peygamber'in vefatından hemen sonra başlayıp, günümüze kadar müslümanları en fazla meşgul eden sorunlardan biri yönetim sorunudur. Yönetim sorunu tartışmaları, İslami ilimler arsında soyutluluk ve kuramsallığa en fazla ilgi gösteren ilim olan Kelam'ın hareket noktasını oluşturmuştur. Mu'tezile'nin ilk temsilcileri yönetim sorunu konusunda daha objektif ve tutarlı yaklaşımlar sergilemiş olmalarına rağmen daha sonraki Mu'tezili öncüler, Şii İmamet teorisine cevap verme yarışı içine girmişlerdir. Bu bakımdan Ehl-i Sünnet ile aynı noktada buluşmuşlardır. Muhalefet döneminde Mu'tezile, irade hürriyetine ve dolayısıyla insanın sorumluluğuna vurgu yaparak, yönetim biçimini saltanata dönüştüren ve bunun meşruyetini cebri / determinist öğreti, ezeli kader doktrini ve ilahi kaynaklı ikdidar iddialarıyla sağlamaya çalışan Emevi yönetimine karşı muhalif bir tavır sergilemiştir. Mu'tezili muhalefet, toplumun birlik ve bütünlüğünü sürekli tehdit eden fanatik Harici örneğinden farklı olduğu gibi, ahlaki gevşekliğe ve sorumsuzluğa yol açan Mürciı muhalefet örneğinden de farklıdır.
İktidar döneminde ise Mu'tezile, iktidarın gücünü arkasına alarak rakiplerine karşı sindirme politikası uygulamıştır. Abbasi yönetimi, Mu'tezili temsilciler ve onların görüşleri aracılığıyla resmi kavuşturma (Minhe) sürecini başlatarak muhalefeti yok etme yok etme yoluna girmiştir. Minhe süreci hem Mu'tezile'nin hem de İslam düşüncesinin tarihi seyrini derinden etkilemiştir. Bu politikaların uygulamasında iktidar ile ortak hareket eden Bağdat ekolüne mensup Mu'tezili temsilciler, bu sürecin sonuçlarına katlanmak zorunda kalmışdır. Resmi kavuşturmanın faturası Mu'tezile'ye çıkarılmıştır.