“Tabiatçı kelamcılar tabii alanda zorunlu bir neden-sonuç ilişkisini kabul etmişlerdir. Ancak bu durum nedensellik anlayışlarının bütünüyle birbiriyle örtüştüğü anlamına gelmemektedir. Burada ilginç olan husus klasi kelam atomculuğunda birbirinden tümüyle bağımsız atomların hiçbir şekilde başka atomlar üzerinde etki meydana getiremeyeceğinden hareketle nedensel ilişkilerin sorunsuzluğu savunulurken, Mu'ammer ve Ka'bî gibi atomcu tabiatçıların ironik bir şekilde katı bir nedensellik düşüncesini benimsemesidir. Cevher ve arazlara ilişkin farklı tasvirlerinin bu yaklaşımlarında etkili olduğunda şüphe yoktur. Mu'ammer cevherlerin kendi arazlarını meydana getirdiğini kabul ederek; Ka'bî ise cevherlerin sürekli olduğunu, belli şekilleri olabileceğini ve âlemde boşluk olmadığını kabul ederek zorunluluk düşüncesine imkân hazırlamıştır. Nazzâm ve Câhız ise nedenlerin sonuçları zorunlu kıldığını kabul etmekle birlikte ilahi tedbir ve müdahaleye imkân tanıyacak bir açıklık bırakmaya özen göstermiştir.
“Tabiatçı kelamcılar tabii alanda zorunlu bir neden-sonuç ilişkisini kabul etmişlerdir. Ancak bu durum nedensellik anlayışlarının bütünüyle birbiriyle örtüştüğü anlamına gelmemektedir. Burada ilginç olan husus klasi kelam atomculuğunda birbirinden tümüyle bağımsız atomların hiçbir şekilde başka atomlar üzerinde etki meydana getiremeyeceğinden hareketle nedensel ilişkilerin sorunsuzluğu savunulurken, Mu'ammer ve Ka'bî gibi atomcu tabiatçıların ironik bir şekilde katı bir nedensellik düşüncesini benimsemesidir. Cevher ve arazlara ilişkin farklı tasvirlerinin bu yaklaşımlarında etkili olduğunda şüphe yoktur. Mu'ammer cevherlerin kendi arazlarını meydana getirdiğini kabul ederek; Ka'bî ise cevherlerin sürekli olduğunu, belli şekilleri olabileceğini ve âlemde boşluk olmadığını kabul ederek zorunluluk düşüncesine imkân hazırlamıştır. Nazzâm ve Câhız ise nedenlerin sonuçları zorunlu kıldığını kabul etmekle birlikte ilahi tedbir ve müdahaleye imkân tanıyacak bir açıklık bırakmaya özen göstermiştir.