Hatay'ın Anavatan'a katılışından sonraki yıllara ait kitap, dergi veya bir belgeye rastlamak oldukça zordur.
M. Ziya Ünsel, daha haritalar bile değişmeden, sıcağı sıcağına Antakya'ya gelmiş, Hatay'ın tüm yerleşim yerlerini adım adım dolaşmış, gezmiş, görmüş, eline kağıdı, kalemi almış ve yazmış.
Dönemin bir fotoğrafını çekmiş, tanıklık ettiği 1940'lı yılları ve daha sonraki yıllarda defalarca ziyaret ettiği Hatay'ı ”Mutlu Güney” adıyla kitaplaştırmış ve cevabını da vermiş: “Kıyı kumsalında balıkçılar, yarı bellerine kadar karaya çekilmiş kayıklarının gölgelerinde uyuyor, ağlarını örüyor, paraketalarını yemliyorlardı.
Hepsi de mutluluklar içindeydiler.
Gerideki tarlalarda, bağlarda, bahçelerde güneşin nimet olduğu, ürünleri erginleştirdiği yaz ortasında insanlar Tanrı'ya şükranlarının huzuruyla mutlu günler yaşıyorlardı.
Tepelerde, dağ doruklarında yaylacılar, yazın sefasını sürüyorlardı.
Onlara ne mutluydu...
Ve bütün Akdeniz tabiatı bir baştan öbür başa saadetin, zevkin ve dölleşmenin doymuşluğu ile dağlarca, denizlerce, göklerce yayılıyordu. Güney bir mutluluklar dünyasıydı da, yazılarımın tümüne “Mutlu Güney” dedim.”
Mutlu Güney, sadece bir gezi kitabı değil, tarih veya anı kitabı da değil, hepsini içinde barındıran muhteşem bir kitapdır.
Okuyucu okudukça, adım adım geçmiş zamana bir yolculuğa çıkıyor.
Hatay'ın Anavatan'a katılışından sonraki yıllara ait kitap, dergi veya bir belgeye rastlamak oldukça zordur.
M. Ziya Ünsel, daha haritalar bile değişmeden, sıcağı sıcağına Antakya'ya gelmiş, Hatay'ın tüm yerleşim yerlerini adım adım dolaşmış, gezmiş, görmüş, eline kağıdı, kalemi almış ve yazmış.
Dönemin bir fotoğrafını çekmiş, tanıklık ettiği 1940'lı yılları ve daha sonraki yıllarda defalarca ziyaret ettiği Hatay'ı ”Mutlu Güney” adıyla kitaplaştırmış ve cevabını da vermiş: “Kıyı kumsalında balıkçılar, yarı bellerine kadar karaya çekilmiş kayıklarının gölgelerinde uyuyor, ağlarını örüyor, paraketalarını yemliyorlardı.
Hepsi de mutluluklar içindeydiler.
Gerideki tarlalarda, bağlarda, bahçelerde güneşin nimet olduğu, ürünleri erginleştirdiği yaz ortasında insanlar Tanrı'ya şükranlarının huzuruyla mutlu günler yaşıyorlardı.
Tepelerde, dağ doruklarında yaylacılar, yazın sefasını sürüyorlardı.
Onlara ne mutluydu...
Ve bütün Akdeniz tabiatı bir baştan öbür başa saadetin, zevkin ve dölleşmenin doymuşluğu ile dağlarca, denizlerce, göklerce yayılıyordu. Güney bir mutluluklar dünyasıydı da, yazılarımın tümüne “Mutlu Güney” dedim.”
Mutlu Güney, sadece bir gezi kitabı değil, tarih veya anı kitabı da değil, hepsini içinde barındıran muhteşem bir kitapdır.
Okuyucu okudukça, adım adım geçmiş zamana bir yolculuğa çıkıyor.