En çok birbirimizin hikâyelerini bilmemek çözülmez hale getiriyor “çilemizi”. Her gün ilmek ilmek çözülüyoruz biz. Bizi söküyorlar durmadan. Hikayelerimizi söküp söküp dolaşık bir yün çilesi gibi önümüze atıyorlar. Çilemizle baş başa kalıyoruz, karışıyoruz ve vazgeçiyoruz çözmekten, yeniden örmekten. Toplumsal bağlarımız, düğümleriyle bizi yıldıran bir çile gibi çözülmüş duruyor önümüzde.
Ne Anlatayım Ben Sana! iki kez yazılmış bir kitap. İlkin Oğlum Kızım Devletim adıyla 1996 yılının Mayıs-Haziran ayları arasında ölüm oruçlarını anlatan bir kitaptı. Ancak Türkiye'nin sökülen hikâyeleri bir yün çilesi gibi dolaşmaya devam edip F tipi cezaevleri, açlık grevleri, ölüm oruçları canlar almayı sürdürünce bu kez Ne Anlatayım Ben Sana! adıyla genişletildi ve yeniden yazıldı.
Birbirimize dilsiz kalmamamız ve bu kitabın bir kez daha yazılmaması umuduyla…
En çok birbirimizin hikâyelerini bilmemek çözülmez hale getiriyor “çilemizi”. Her gün ilmek ilmek çözülüyoruz biz. Bizi söküyorlar durmadan. Hikayelerimizi söküp söküp dolaşık bir yün çilesi gibi önümüze atıyorlar. Çilemizle baş başa kalıyoruz, karışıyoruz ve vazgeçiyoruz çözmekten, yeniden örmekten. Toplumsal bağlarımız, düğümleriyle bizi yıldıran bir çile gibi çözülmüş duruyor önümüzde.
Ne Anlatayım Ben Sana! iki kez yazılmış bir kitap. İlkin Oğlum Kızım Devletim adıyla 1996 yılının Mayıs-Haziran ayları arasında ölüm oruçlarını anlatan bir kitaptı. Ancak Türkiye'nin sökülen hikâyeleri bir yün çilesi gibi dolaşmaya devam edip F tipi cezaevleri, açlık grevleri, ölüm oruçları canlar almayı sürdürünce bu kez Ne Anlatayım Ben Sana! adıyla genişletildi ve yeniden yazıldı.
Birbirimize dilsiz kalmamamız ve bu kitabın bir kez daha yazılmaması umuduyla…