Ne İdik? Ne Olduk? Neden? Manzarayı Umumiye (1839-2016)

Stok Kodu:
9786059960816
Boyut:
14.00x21.00
Sayfa Sayısı:
316
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016-11
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%22 indirimli
40,00
31,20
9786059960816
493525
Ne İdik? Ne Olduk? Neden?
Ne İdik? Ne Olduk? Neden? Manzarayı Umumiye (1839-2016)
31.20

Bir halk bilgemiz bakın neler söylüyor:

"Devlette halkı, ahlâkta hakkı, imanda aklı öne almayan toplumlar, millet olamaz, devlet kuramaz. Devlette gücü, ahlâkta sözü, imanda özü bulamayan milletler, tarih sahnesinden silinirler. Devlet güven verirse, ahlâk iyi niyeti tanırsa, imanda hâmiyet olursa, devlet ve millet beraberce yaşar. Devlette ilim ve kudret, ahlâkta ilim ve iyi niyet, gençlikte ilim ve gayret olursa, gelecekte ışık ve medeniyet bu ülkenin üstüne doğar. O devleti kimse yılamaz, o milleti kimse yok edemez."

Bilgenin sözlerini bir kere daha, dikkatlice okuyunuz. Devletin yıkılmaması, milletin yok olmaması için yapılması gerekenlerin hangisi, bugün yapıyoruz? Hiç birisini değil mi? O zaman felakete yelken açmışız, onu bile anlamıyoruz. Mahallenin delisi bu yüzden bağırıyor: " Yandı Gülüm, Keten Helva " diye…

Bir toplumda, " Namuslu insanlar, namussuzlar kadar cesur olmazlarsa " topluluk olma şuuru kaybolur, millet olma özelliği ortadan kalkar. Namussuzlar kadar cesur olabiliyor muyuz? Olamadığımıza göre, namussuzların elinde neyi hak ediyorsak öyle yaşayacağız!

Tanzimat Fermanı, yolun başlangıcı… İhanetlerin, gafletlerin, yanılgıların başlangıcı. Asrileşmenin, çağdaşlaşmanın, kendimizden başka bir şey olma yolunun başlangıcı… Ne o olduk, ne de bu ? Kendimizden başkası olmaya çalışırken "ne tatlı su frengi olabildik ne de Arap bedevisi… Üstüne üstlük kimliğimizi de kaybedip orta yerde kaldık!"

Yüz - yüz elli yıldır, her gün bir yerimizi kırdılar, bir değerimizi yok ettiler, en kutsallarımızı yüz yıl boyunca rendeleyerek yavaş yavaş, sezdirmeden yok ettiler, bizi bizden çaldılar. Anlamadık… Kendimizi koruyamadık… Tepki gösteremedik… Uysal bir koyun gibi her şeyi kabullendik… Görünen o ki, artık yolun sonuna gelmişiz. Fakat, hala kimsenin kılını bile kıpırdattığı yok… Peygamber efendimiz " her toplum lâyık olduğu şekilde yönetilir" buyuruyorlar… Biz farklı olmayacağız ya! Biz de neye layıksa öyle yönetileceğiz!

Kabahat kimde? Büyük kısmı elbette kendimizde… Kalan kısmı da bizi tarihten silmeye ya da geldiğimiz yere göndermeye çalışan Batılılarda… Bunları anlatmaya çalıştık… Nerelerden nereye geldiğimizi göstermeye çalıştık… Hiçbir siyasi amacımız yok! Meselemiz, durum tespiti yapmak. Yapabildik mi? Okursanız kendiniz göreceksiniz.

Bir halk bilgemiz bakın neler söylüyor:

"Devlette halkı, ahlâkta hakkı, imanda aklı öne almayan toplumlar, millet olamaz, devlet kuramaz. Devlette gücü, ahlâkta sözü, imanda özü bulamayan milletler, tarih sahnesinden silinirler. Devlet güven verirse, ahlâk iyi niyeti tanırsa, imanda hâmiyet olursa, devlet ve millet beraberce yaşar. Devlette ilim ve kudret, ahlâkta ilim ve iyi niyet, gençlikte ilim ve gayret olursa, gelecekte ışık ve medeniyet bu ülkenin üstüne doğar. O devleti kimse yılamaz, o milleti kimse yok edemez."

Bilgenin sözlerini bir kere daha, dikkatlice okuyunuz. Devletin yıkılmaması, milletin yok olmaması için yapılması gerekenlerin hangisi, bugün yapıyoruz? Hiç birisini değil mi? O zaman felakete yelken açmışız, onu bile anlamıyoruz. Mahallenin delisi bu yüzden bağırıyor: " Yandı Gülüm, Keten Helva " diye…

Bir toplumda, " Namuslu insanlar, namussuzlar kadar cesur olmazlarsa " topluluk olma şuuru kaybolur, millet olma özelliği ortadan kalkar. Namussuzlar kadar cesur olabiliyor muyuz? Olamadığımıza göre, namussuzların elinde neyi hak ediyorsak öyle yaşayacağız!

Tanzimat Fermanı, yolun başlangıcı… İhanetlerin, gafletlerin, yanılgıların başlangıcı. Asrileşmenin, çağdaşlaşmanın, kendimizden başka bir şey olma yolunun başlangıcı… Ne o olduk, ne de bu ? Kendimizden başkası olmaya çalışırken "ne tatlı su frengi olabildik ne de Arap bedevisi… Üstüne üstlük kimliğimizi de kaybedip orta yerde kaldık!"

Yüz - yüz elli yıldır, her gün bir yerimizi kırdılar, bir değerimizi yok ettiler, en kutsallarımızı yüz yıl boyunca rendeleyerek yavaş yavaş, sezdirmeden yok ettiler, bizi bizden çaldılar. Anlamadık… Kendimizi koruyamadık… Tepki gösteremedik… Uysal bir koyun gibi her şeyi kabullendik… Görünen o ki, artık yolun sonuna gelmişiz. Fakat, hala kimsenin kılını bile kıpırdattığı yok… Peygamber efendimiz " her toplum lâyık olduğu şekilde yönetilir" buyuruyorlar… Biz farklı olmayacağız ya! Biz de neye layıksa öyle yönetileceğiz!

Kabahat kimde? Büyük kısmı elbette kendimizde… Kalan kısmı da bizi tarihten silmeye ya da geldiğimiz yere göndermeye çalışan Batılılarda… Bunları anlatmaya çalıştık… Nerelerden nereye geldiğimizi göstermeye çalıştık… Hiçbir siyasi amacımız yok! Meselemiz, durum tespiti yapmak. Yapabildik mi? Okursanız kendiniz göreceksiniz.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat