Türklerin İslâmiyet'i kabul edişlerinde ve din anlayışlarının oluşmasında tasavvufun önemli bir yerinin olduğu, bugüne kadar hep Yesevî ve Nakşibendî tarikatları ekseninde vurgulanmıştır. Fakat bu iki tarikatın yanı sıra, her ne kadar bunlar kadar yaygın ve meşhur değilse de, Orta Asya kökenli bir tarikat olan Kübrevîliği de unutmamak gerekir. Çünkü söz konusu tarikatın da yayıldığı coğrafyalarda halkın dinî hayatına derin tesirleri olmuştur.
Harezmşahlar Devleti sınırları içinde, Necmeddîn Kübrâ önderliğinde ortaya çıkan ve günümüzde sayıları az da olsa varlıklarını sürdürmekte olan Kübreviyye ekolüne mensub sûfîler, yaklaşık sekiz asırdan beri İslâm dünyasına dinî, ilmî, edebî, fikrî ve özellikle de tasavvufî açıdan büyük katkılarda bulunmuşlardır.
Bu kitapta öncelikle, dönemin siyasî, kültürel ve dinî şartları göz önünde bulundurularak; Necmeddin Kübrâ'nın hayatı, eserleri, tasavvufî görüşleri ve halifeleri ile Kübreviyye tarikatının kuruluş safhası diyebileceğimiz ilk dönemi ele alınmaktadır.
Türklerin İslâmiyet'i kabul edişlerinde ve din anlayışlarının oluşmasında tasavvufun önemli bir yerinin olduğu, bugüne kadar hep Yesevî ve Nakşibendî tarikatları ekseninde vurgulanmıştır. Fakat bu iki tarikatın yanı sıra, her ne kadar bunlar kadar yaygın ve meşhur değilse de, Orta Asya kökenli bir tarikat olan Kübrevîliği de unutmamak gerekir. Çünkü söz konusu tarikatın da yayıldığı coğrafyalarda halkın dinî hayatına derin tesirleri olmuştur.
Harezmşahlar Devleti sınırları içinde, Necmeddîn Kübrâ önderliğinde ortaya çıkan ve günümüzde sayıları az da olsa varlıklarını sürdürmekte olan Kübreviyye ekolüne mensub sûfîler, yaklaşık sekiz asırdan beri İslâm dünyasına dinî, ilmî, edebî, fikrî ve özellikle de tasavvufî açıdan büyük katkılarda bulunmuşlardır.
Bu kitapta öncelikle, dönemin siyasî, kültürel ve dinî şartları göz önünde bulundurularak; Necmeddin Kübrâ'nın hayatı, eserleri, tasavvufî görüşleri ve halifeleri ile Kübreviyye tarikatının kuruluş safhası diyebileceğimiz ilk dönemi ele alınmaktadır.