Sultan II. Mahmud devrinde (1808 - 1839) Osmanlı siyasi eliti tarafından yapılan kimi tercihlerin bu devirle sınırlı kalmayan bir kısım sosyo-politik etkileri olmuştur. Her ne kadar bunları, geç Osmanlı ve onu takip eden Cumhuriyet devri Türkiyesinde kesintisiz bir devamlılık içinde neticeleri takip edilebilecek temel ilkeler olarak görmek doğru değilse de, sonradan tarihdışı bir gerçeklik kazandırılmış kimi kurum ve söylemleri yeniden normal tarihi olgular haline getirmek için söz konusu bu devrin "kurucu" rolünün ortaya konması gerekmektedir. Osmanlı siyasi rejimi ve toplumu açısından, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adı altında yeni bir düzenli ordunun kurulmasıyla başlayan süreç gerçek bir dönüm noktasıdır. Saltanatının ortalarından itibaren önce Anadolu ve Rumeli'deki mahalli ayan ve hanedanları bertaraf etme politikası güden Sultan II. Mahmud ve onunla ittifak eden devlet ricali, Mora ile Eflak ve Boğdan'da 1821'de başlayıp kısa zamanda Avrupa siyasetinin bir meselesi haline gelen Rum ayaklanması ve bu ayaklanmanın bastırılmasında mühim bir rol oynayan Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın talepleri karşısında kritik bir karar aşamasına gelmişlerdir. Mevcut krizden ya Avrupalı büyük güçler ve Osmanlı siyasetinin yerli aktörleriyle yeni bir pazarlık ve uzlaşmaya giderek çıkılacak ya da dışarda ve içerde savaşı göze almak pahasına yaratılacak bir "acil hal" ikliminde kurulacak olağanüstü idareyle İstanbul ve eyaletler üzerindeki hakimiyeti yeniden tesis edecek bir restorasyon hareketine kalkışılacaktır. İlkinin karşılığı, XVIII. yüzyılın son çeyreğinde ABD ve Fransa'da ilan edilen cumhuriyetlerde olduğu gibi siyaseti demokratikleştirmek ve bir cumhuriyet olmasa bile konfederatif bir yapıya ya da en azından meşruti bir monarşiye doğru gidecek kapıyı açmaktır. İkinci alternatif ise, ki II. Mahmud ve müşavirlerinin tercih ettiği budur, kadim siyasi ve askeri teşkilata müdehalede bulunmak ve batan gemiyi kurtarmaya çağrılan din bürokrasisinin ideolojik desteğiyle rejimi daha otoriter ve merkeziyetçi hale getirmektir. Başta Ocak ve Bektaşi tarikatı olmak üzere, ayanlardan sonra arda kalan siyasi, iktisadi ve fikri muhalefet odaklarının ortadan kaldırılması bu ikinci alternatifin içerdiği tasviye paketidir.
Sultan II. Mahmud devrinde (1808 - 1839) Osmanlı siyasi eliti tarafından yapılan kimi tercihlerin bu devirle sınırlı kalmayan bir kısım sosyo-politik etkileri olmuştur. Her ne kadar bunları, geç Osmanlı ve onu takip eden Cumhuriyet devri Türkiyesinde kesintisiz bir devamlılık içinde neticeleri takip edilebilecek temel ilkeler olarak görmek doğru değilse de, sonradan tarihdışı bir gerçeklik kazandırılmış kimi kurum ve söylemleri yeniden normal tarihi olgular haline getirmek için söz konusu bu devrin "kurucu" rolünün ortaya konması gerekmektedir. Osmanlı siyasi rejimi ve toplumu açısından, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adı altında yeni bir düzenli ordunun kurulmasıyla başlayan süreç gerçek bir dönüm noktasıdır. Saltanatının ortalarından itibaren önce Anadolu ve Rumeli'deki mahalli ayan ve hanedanları bertaraf etme politikası güden Sultan II. Mahmud ve onunla ittifak eden devlet ricali, Mora ile Eflak ve Boğdan'da 1821'de başlayıp kısa zamanda Avrupa siyasetinin bir meselesi haline gelen Rum ayaklanması ve bu ayaklanmanın bastırılmasında mühim bir rol oynayan Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın talepleri karşısında kritik bir karar aşamasına gelmişlerdir. Mevcut krizden ya Avrupalı büyük güçler ve Osmanlı siyasetinin yerli aktörleriyle yeni bir pazarlık ve uzlaşmaya giderek çıkılacak ya da dışarda ve içerde savaşı göze almak pahasına yaratılacak bir "acil hal" ikliminde kurulacak olağanüstü idareyle İstanbul ve eyaletler üzerindeki hakimiyeti yeniden tesis edecek bir restorasyon hareketine kalkışılacaktır. İlkinin karşılığı, XVIII. yüzyılın son çeyreğinde ABD ve Fransa'da ilan edilen cumhuriyetlerde olduğu gibi siyaseti demokratikleştirmek ve bir cumhuriyet olmasa bile konfederatif bir yapıya ya da en azından meşruti bir monarşiye doğru gidecek kapıyı açmaktır. İkinci alternatif ise, ki II. Mahmud ve müşavirlerinin tercih ettiği budur, kadim siyasi ve askeri teşkilata müdehalede bulunmak ve batan gemiyi kurtarmaya çağrılan din bürokrasisinin ideolojik desteğiyle rejimi daha otoriter ve merkeziyetçi hale getirmektir. Başta Ocak ve Bektaşi tarikatı olmak üzere, ayanlardan sonra arda kalan siyasi, iktisadi ve fikri muhalefet odaklarının ortadan kaldırılması bu ikinci alternatifin içerdiği tasviye paketidir.