İslam tarikatlarının en önemlilerinden biri olan Mevlevilik, XIII. yüzyılda Anadolu sınırlarında müesseseleşmiş olmakla birlikte Mevlânâ'nın ve onu takip edenlerin eserleri sayesinde öğretileri, ritüelleri ve mistik yapısıyla İslam medeniyetinin kadim temsilcisi olarak dünyaca tanınmış, etkisi asırları aşarak günümüze kadar ulaşmış bir ilginin sahibi olmuştur.
Mevlânâ'nın, İslam dininin öz halindeki ifadesi olarak görülen eserleri -husûsiyetle Mesnevî-i Ma'nevî- Anadolu sahasında en çok tercüme ve şerh edilen ya da seçkileri yapılan edebi ürünlerdendir. Oğlu Sultân Veled de onu en yakın mesafeden takip etmiş, eserlerini ondan aldığı ilhamla meydana getirmiş, Mevlânâ'ya ve Mevleviliğe dünya çapında duyulan alakanın en önemli paydaşlarından biri olmuştur. Çalışmamıza kaynaklık eden Rebâb-nâme adlı mesnevisi de Mesnevî-i Ma'nevî'nin müphem kalmış, anlaşılması zor olduğu düşünülen konularını daha basit bir dil ve sade üslupla anlaşılır kılma gayesiyle kaleme alınmıştır.
Çalışmamızda eserini konu edindiğimiz, XVII. yüzyıl Türk edebiyatının önde gelen şairlerinden Neşâtî Ahmed'in, mensubu olduğu Mevlevi tarikatına yaptığı en önemli hizmetlerden biri Edirne Mevlevihanesi şeyhliği, diğeri de Tuhfetü'l-uşşâk adlı eserini telif olmuştur. Rebâb-nâme'den seçtiği 70 beyti 5'er beyitle şerh ederek Sultân Veled'in yukarıda bahsettiğimiz gayesine iştirak etmiş, Mevleviliğin özünü, zikrettiğimiz eserlerden damıtmak suretiyle İslam medeniyetine armağan etmiştir. Rebâb-nâme ile aynı vezinde, aynı nazım şeklinde ve Farsça olarak yazılan bu kıymetli eser, asırlarca yazma kütüphanelerinde Türk-İslam edebiyatı araştırmacılarının ilgi ve dikkatini beklemiştir.
İslam tarikatlarının en önemlilerinden biri olan Mevlevilik, XIII. yüzyılda Anadolu sınırlarında müesseseleşmiş olmakla birlikte Mevlânâ'nın ve onu takip edenlerin eserleri sayesinde öğretileri, ritüelleri ve mistik yapısıyla İslam medeniyetinin kadim temsilcisi olarak dünyaca tanınmış, etkisi asırları aşarak günümüze kadar ulaşmış bir ilginin sahibi olmuştur.
Mevlânâ'nın, İslam dininin öz halindeki ifadesi olarak görülen eserleri -husûsiyetle Mesnevî-i Ma'nevî- Anadolu sahasında en çok tercüme ve şerh edilen ya da seçkileri yapılan edebi ürünlerdendir. Oğlu Sultân Veled de onu en yakın mesafeden takip etmiş, eserlerini ondan aldığı ilhamla meydana getirmiş, Mevlânâ'ya ve Mevleviliğe dünya çapında duyulan alakanın en önemli paydaşlarından biri olmuştur. Çalışmamıza kaynaklık eden Rebâb-nâme adlı mesnevisi de Mesnevî-i Ma'nevî'nin müphem kalmış, anlaşılması zor olduğu düşünülen konularını daha basit bir dil ve sade üslupla anlaşılır kılma gayesiyle kaleme alınmıştır.
Çalışmamızda eserini konu edindiğimiz, XVII. yüzyıl Türk edebiyatının önde gelen şairlerinden Neşâtî Ahmed'in, mensubu olduğu Mevlevi tarikatına yaptığı en önemli hizmetlerden biri Edirne Mevlevihanesi şeyhliği, diğeri de Tuhfetü'l-uşşâk adlı eserini telif olmuştur. Rebâb-nâme'den seçtiği 70 beyti 5'er beyitle şerh ederek Sultân Veled'in yukarıda bahsettiğimiz gayesine iştirak etmiş, Mevleviliğin özünü, zikrettiğimiz eserlerden damıtmak suretiyle İslam medeniyetine armağan etmiştir. Rebâb-nâme ile aynı vezinde, aynı nazım şeklinde ve Farsça olarak yazılan bu kıymetli eser, asırlarca yazma kütüphanelerinde Türk-İslam edebiyatı araştırmacılarının ilgi ve dikkatini beklemiştir.