Suyu arayan balıklar
'Ben diyor ney, bu dünyada hep ağladım inledim
Derdimi kötü insanlara da iyilere de söyledim
Herkes kendince bana dost oldu, benim halimi anladı
Ama kimse gizlediğim sırları sormadı, anlamadı'
Tasavvufî düşünceyi anlamaya çalışmak yüzyıllardır her milletten, dinden ve görüşten pek çok insanı kucaklıyor. Bu düşünceye göre insanla hakikat arasında büyük ve görünmez bir perde gerili. Gerçekle yüzleşebilmek için ise kalbin kirlerinden arınması gerekiyor.
Anlaması, yaşaması, her ne kadar pek çok insana çekici de gelse, kirlerinden arınmak kolay değil. Bu yüzden bu güne kadar anlatılamadı o kirlerden yoksun yüreklere yani gençlerimize tasavvuf. Oysa aşkla kaleme alınmış bir ney yolculuğu en çok gençlerimiz tarafından anlaşılıp benimsenebilir.
Var oldukları özü kaybetmeden aynada kendilerini görmeleri ancak bu kadar zarif bir biçimde yazılırsa bir gence aynadaki aksini gösterebilir. Bir kez aksini gören bir yürek de asla ondan kopmak istemez.
Kaf Dağının ardında masalsı bir dünyada biricik olmak varken ve bu birlikle her şey daha kolayken kim bundan vazgeçebilir ki?
Neyden dinlediklerimiz Hz. Mevlana'nın Mesnevi'den seçilmiş hikâyelerin en yalın ve sade bir biçimde gönüllerimize işlemesi.
Bazen suyu arayan bir balık olup, denizle bir oluyoruz. Bazen aşık karınca gibi yollara düşüyoruz. Hikaye bu ya ney diyor ki; 'Anlayana sivri sinek saz' biz gülüyoruz. Bir kayıkçı olup bir bilgine neler neler öğretiyoruz.
Kitapta gençlerimize hakikatleri masalsı diliyle anlatan, neyin ta kendisi. Ney'i bizimle yolculuğa çıkaran ise Eylül Yalçınkaya. Yalçınkaya' nın bu yolculuk daveti öncelikle gençlere. Ama tasavvuf denizini hiç görmeyip merak edenler için de Neyden Dinle iyi bir başlangıç olabilir diyoruz.
Bakın bu konuda Ney ne diyor?
'Biliyor musun balıktan başka her şey suya doyar
Toprakta yaşayanlarsa biraz durup çıkar
Hiç ham ve olmamış meyve olmuşun halinden anlar mı
Anlayanlar var bu yüzden sözü kısa keselim vesselam'
Suyu arayan balıklar
'Ben diyor ney, bu dünyada hep ağladım inledim
Derdimi kötü insanlara da iyilere de söyledim
Herkes kendince bana dost oldu, benim halimi anladı
Ama kimse gizlediğim sırları sormadı, anlamadı'
Tasavvufî düşünceyi anlamaya çalışmak yüzyıllardır her milletten, dinden ve görüşten pek çok insanı kucaklıyor. Bu düşünceye göre insanla hakikat arasında büyük ve görünmez bir perde gerili. Gerçekle yüzleşebilmek için ise kalbin kirlerinden arınması gerekiyor.
Anlaması, yaşaması, her ne kadar pek çok insana çekici de gelse, kirlerinden arınmak kolay değil. Bu yüzden bu güne kadar anlatılamadı o kirlerden yoksun yüreklere yani gençlerimize tasavvuf. Oysa aşkla kaleme alınmış bir ney yolculuğu en çok gençlerimiz tarafından anlaşılıp benimsenebilir.
Var oldukları özü kaybetmeden aynada kendilerini görmeleri ancak bu kadar zarif bir biçimde yazılırsa bir gence aynadaki aksini gösterebilir. Bir kez aksini gören bir yürek de asla ondan kopmak istemez.
Kaf Dağının ardında masalsı bir dünyada biricik olmak varken ve bu birlikle her şey daha kolayken kim bundan vazgeçebilir ki?
Neyden dinlediklerimiz Hz. Mevlana'nın Mesnevi'den seçilmiş hikâyelerin en yalın ve sade bir biçimde gönüllerimize işlemesi.
Bazen suyu arayan bir balık olup, denizle bir oluyoruz. Bazen aşık karınca gibi yollara düşüyoruz. Hikaye bu ya ney diyor ki; 'Anlayana sivri sinek saz' biz gülüyoruz. Bir kayıkçı olup bir bilgine neler neler öğretiyoruz.
Kitapta gençlerimize hakikatleri masalsı diliyle anlatan, neyin ta kendisi. Ney'i bizimle yolculuğa çıkaran ise Eylül Yalçınkaya. Yalçınkaya' nın bu yolculuk daveti öncelikle gençlere. Ama tasavvuf denizini hiç görmeyip merak edenler için de Neyden Dinle iyi bir başlangıç olabilir diyoruz.
Bakın bu konuda Ney ne diyor?
'Biliyor musun balıktan başka her şey suya doyar
Toprakta yaşayanlarsa biraz durup çıkar
Hiç ham ve olmamış meyve olmuşun halinden anlar mı
Anlayanlar var bu yüzden sözü kısa keselim vesselam'