14. yüzyılın büyük âlimlerinden Yakub-i Çerhî; dönemin kıymetli zatı, kâmil mükemmil seyhi ve büyük mutasavvıfı Sah-ı Naksibend hazretlerinin [kuddise sırruhû] gönlünü kazanmıs, onun kutlu dergâhında kabul görmüs ve kendisinin mana hediyelerine mazhar olmus bir velidir. Yakub-i Çerhî, hazırlamıs oldugu bu eserde, Mesnevî'nin ilk on sekiz beytini ve mezkûr eserde geçen bazı hikâyeleri serhetmis, âyet-i kerimeler ve hadis-i serifler ile konulara deliller getirmistir. Sade bir üslupla yazılan eserde Yakub-i Çerhî, satırlarının arasına mutasavvıf sairlerden Farsça mısralar serpistirerek bu münevver kitaba ayrı bir lezzet katmıstır.
14. yüzyılın büyük âlimlerinden Yakub-i Çerhî; dönemin kıymetli zatı, kâmil mükemmil seyhi ve büyük mutasavvıfı Sah-ı Naksibend hazretlerinin [kuddise sırruhû] gönlünü kazanmıs, onun kutlu dergâhında kabul görmüs ve kendisinin mana hediyelerine mazhar olmus bir velidir. Yakub-i Çerhî, hazırlamıs oldugu bu eserde, Mesnevî'nin ilk on sekiz beytini ve mezkûr eserde geçen bazı hikâyeleri serhetmis, âyet-i kerimeler ve hadis-i serifler ile konulara deliller getirmistir. Sade bir üslupla yazılan eserde Yakub-i Çerhî, satırlarının arasına mutasavvıf sairlerden Farsça mısralar serpistirerek bu münevver kitaba ayrı bir lezzet katmıstır.