Ülkemizde felsefi metinlere ulaşılmak istenildiğinde okuyucunun karşısına -küçük bir kısmı hariç olmak üzere- ya akademik dilin hâkim olduğu, konunun ehli olmayan kimseler tarafından anlaşılması zor olan ya da filozofların felsefelerini basitçe ele alan, bu sebepten filozofun anlam dizgesinden koparak, felsefi kavrayışın topyekûn olmasını engelleyen metinler ortaya çıkmaktadır. Hiç kuşku yok ki Avrupa medeniyetinin kilit taşı olan felsefe, kendi içinde oldukça problematik bir etkinliktir ve yine hiç kuşku yok ki filozofun felsefi dizgesi belli bir tarih kavrayışını içerir. Değerlendirirken de bu tarihsel bağlam içinde ele alınması gerekir. Filozofun içinde yaşadığı çağ bir anlamda onun felsefi görüşünü ve bu görüşün keskinliğini de belirler. 19. yüzyılın deha filozofu F. Nietzsche için de durum farklı değildir. Dindar, şımartılmış, iyi bir aile çocuğu olan Nietzsche okulda “Küçük Protestan papazı” diye çağrılıyordu ve bu küçük papaz kilisenin gördüğü en büyük Anti-christ olarak tarihteki yerini asla silinmeyecek şekilde aldı. Nietzsche'nin de dediği gibi “Bir eylem insana ne denli mutluluk veriyorsa o denli doğru, ne denli mutsuzluk veriyorsa o denli yanlıştır. Mutluluk ile kastedilen acıdan uzak olma, mutsuzluk ile kastedilense acı çekme ve keyiften yoksun olmadır.”
Bakalım onu anlama eylemi bize hangisini getirecek?
S. İlhan
Ülkemizde felsefi metinlere ulaşılmak istenildiğinde okuyucunun karşısına -küçük bir kısmı hariç olmak üzere- ya akademik dilin hâkim olduğu, konunun ehli olmayan kimseler tarafından anlaşılması zor olan ya da filozofların felsefelerini basitçe ele alan, bu sebepten filozofun anlam dizgesinden koparak, felsefi kavrayışın topyekûn olmasını engelleyen metinler ortaya çıkmaktadır. Hiç kuşku yok ki Avrupa medeniyetinin kilit taşı olan felsefe, kendi içinde oldukça problematik bir etkinliktir ve yine hiç kuşku yok ki filozofun felsefi dizgesi belli bir tarih kavrayışını içerir. Değerlendirirken de bu tarihsel bağlam içinde ele alınması gerekir. Filozofun içinde yaşadığı çağ bir anlamda onun felsefi görüşünü ve bu görüşün keskinliğini de belirler. 19. yüzyılın deha filozofu F. Nietzsche için de durum farklı değildir. Dindar, şımartılmış, iyi bir aile çocuğu olan Nietzsche okulda “Küçük Protestan papazı” diye çağrılıyordu ve bu küçük papaz kilisenin gördüğü en büyük Anti-christ olarak tarihteki yerini asla silinmeyecek şekilde aldı. Nietzsche'nin de dediği gibi “Bir eylem insana ne denli mutluluk veriyorsa o denli doğru, ne denli mutsuzluk veriyorsa o denli yanlıştır. Mutluluk ile kastedilen acıdan uzak olma, mutsuzluk ile kastedilense acı çekme ve keyiften yoksun olmadır.”
Bakalım onu anlama eylemi bize hangisini getirecek?
S. İlhan