Bir yandan yüksek hızlı trenin yaygınlaşması, öte yandan kışın popülerleşen doğu seferleri, hayatımızda daha az yer kaplamaya başlayan ve lastik tekerlek karşısında gerileyen trene iade-i itibar sağladı. Trenin kendisi kadar, tren etrafında oluşan kültür de iz bırakan cinsten. Hemen her şehirde ve hatta ilçede bir İstasyon caddesi vardır. Önünde taksiciler bekler; Demirspor lokali işler; yakınlarında berberiyle, lokantasıyla, bazen çay bahçeleriyle bir istasyon iklimi yaşar. Otogarlar kadar kaotik değildir. Çünkü istasyona uğrayan tren sayısı son derece mahduttur. Bu sebeple gürültüsü az, giren çıkanı sınırlı, otogarların sağladığı çeşitliliğe ve renkliliğe sahip değildir. Bu yönüyle hem daha mütevazı durur, hem de daha devlet gibi kontrollüdür.
Nihayet
bu sayısında trenle olan ilişkimizi masaya yatırıyor.
Dosya,
Mustafa Orman
'ın “Bu Yol Nereye Gider, Bu Tren Nerede Durur?” başlıklı yazısıyla açılıyor.
Orman
, tren anılarını da dahil ederek demir ağların hayatımızda kapladığı noktalara temas ediyor.
İlker Şahin
ise “vagon”dan “katener”e birbirinden farklı kelime ve tabirlerle tren sözlüğünü okura sunuyor. Kübra Kuruali Yaşar, “Sirkeci'den Münih'e Giden Gurbetçi Trenleri” başlıklı yazısında Almanya'ya işçi olarak giden Türklerin trenle olan ilişkisini anlatıyor. M. Burak Manav da II. Dünya Savaşı'ndan sonra TCDD tarafından kurulan “Demir Spor”ların hikâyesine odaklanıyor. Merve Akbaş, Yedikule'de uzun yıllardır berber dükkânı işleten İstasyon Berberi Cavit Durukan'la semtin trenle olan ilişkisini konuşuyor.
Bir yandan yüksek hızlı trenin yaygınlaşması, öte yandan kışın popülerleşen doğu seferleri, hayatımızda daha az yer kaplamaya başlayan ve lastik tekerlek karşısında gerileyen trene iade-i itibar sağladı. Trenin kendisi kadar, tren etrafında oluşan kültür de iz bırakan cinsten. Hemen her şehirde ve hatta ilçede bir İstasyon caddesi vardır. Önünde taksiciler bekler; Demirspor lokali işler; yakınlarında berberiyle, lokantasıyla, bazen çay bahçeleriyle bir istasyon iklimi yaşar. Otogarlar kadar kaotik değildir. Çünkü istasyona uğrayan tren sayısı son derece mahduttur. Bu sebeple gürültüsü az, giren çıkanı sınırlı, otogarların sağladığı çeşitliliğe ve renkliliğe sahip değildir. Bu yönüyle hem daha mütevazı durur, hem de daha devlet gibi kontrollüdür.
Nihayet
bu sayısında trenle olan ilişkimizi masaya yatırıyor.
Dosya,
Mustafa Orman
'ın “Bu Yol Nereye Gider, Bu Tren Nerede Durur?” başlıklı yazısıyla açılıyor.
Orman
, tren anılarını da dahil ederek demir ağların hayatımızda kapladığı noktalara temas ediyor.
İlker Şahin
ise “vagon”dan “katener”e birbirinden farklı kelime ve tabirlerle tren sözlüğünü okura sunuyor. Kübra Kuruali Yaşar, “Sirkeci'den Münih'e Giden Gurbetçi Trenleri” başlıklı yazısında Almanya'ya işçi olarak giden Türklerin trenle olan ilişkisini anlatıyor. M. Burak Manav da II. Dünya Savaşı'ndan sonra TCDD tarafından kurulan “Demir Spor”ların hikâyesine odaklanıyor. Merve Akbaş, Yedikule'de uzun yıllardır berber dükkânı işleten İstasyon Berberi Cavit Durukan'la semtin trenle olan ilişkisini konuşuyor.