* “De bana ata, kimdir kestanelerden, çemenlere; atamdan nineme, Çepgöz emmimden Emiraslan emmime dek Karabağ'ın, Bakülülerin hayatında önemli olan Nuru Paşa kimdir?”
* Men çok şad olmuşam ki Osmanlı askeri artık Karabağ'dadır. Öz kardaşlarının kömeğine yetişmiştir. Ehmet Duran gibi Türkoğlu Türk, sen gibi Cevaşir oğlu yiğit Şamil ve bir neçe Şuşa Balaları oldukça bu vatan yeniden yeşerecek, dirilecektir.”
* Ahmet Duran, alevlerin arasında Hazar'a doğru açılan gemileri gösterdi.
“Gidiyorlar. Tıpkı Sarıkamış'tan, Kars'tan gittikleri gibi.” dedi.
* “Burada kalması gereken onlar değil ki Ehmet. Hangisi Göyçay'ın narını yemiş? Hanisi Han Kızı Bulağı'ndan su içmiş? Hangisi Karabağ mahnılarını dinlemiş? Hangisi Şuşa ipeğinden mintan giymiş? Hangisi biz? Bizim her birimiz har-ı bülbül'ük. Har-ı bülbül öz toprağında göverir. Anam ne demişti bizi kaçağa yollarken hatırlar mısınız Ehmet Duran? Har-ı bülbül Karabağsız, Karabağ da har-ı bülbülsüz olamaz…”
* “Allah'ın hesabı şaşmaz yeğenim…”
* “Türk öz yurdunda siper kazmaz. Türk öz yurdunda sipere girmez. Türk; dostuyla çiyin çiyine, düşmanıyla sine sineye çarpışır…”
* “Ne yahşı ki az sonra şehâdet şerbetini içebilerik ve heç endişe duymuyor, kahkahalarla gülüyoruk. Bu zaferin mahnısıdır mene göre…”
* “İşte böyle ay oğul. Karabağ'ın, müstakil Azerbaycan'ın, Kafkas İslam Ordusu'nun, Nuru Paşa'nın, Şuşa Balaları'nın, Ahmet Duran'ın hikâyesi bu.”
Bu destansı roman tarihsel gerçeklerden ve tarihsel karakterlerden güç alarak oluşturulmuştur. Tarihi olaylar, yaşanılan tarihsel sürece göre okunmalı, değerlendirilmeli, yorumlanmalı ve yargılanmalıdır. Bu, tarihi bir görevdir. Sürç-i lisan edilmişse affola…
* “De bana ata, kimdir kestanelerden, çemenlere; atamdan nineme, Çepgöz emmimden Emiraslan emmime dek Karabağ'ın, Bakülülerin hayatında önemli olan Nuru Paşa kimdir?”
* Men çok şad olmuşam ki Osmanlı askeri artık Karabağ'dadır. Öz kardaşlarının kömeğine yetişmiştir. Ehmet Duran gibi Türkoğlu Türk, sen gibi Cevaşir oğlu yiğit Şamil ve bir neçe Şuşa Balaları oldukça bu vatan yeniden yeşerecek, dirilecektir.”
* Ahmet Duran, alevlerin arasında Hazar'a doğru açılan gemileri gösterdi.
“Gidiyorlar. Tıpkı Sarıkamış'tan, Kars'tan gittikleri gibi.” dedi.
* “Burada kalması gereken onlar değil ki Ehmet. Hangisi Göyçay'ın narını yemiş? Hanisi Han Kızı Bulağı'ndan su içmiş? Hangisi Karabağ mahnılarını dinlemiş? Hangisi Şuşa ipeğinden mintan giymiş? Hangisi biz? Bizim her birimiz har-ı bülbül'ük. Har-ı bülbül öz toprağında göverir. Anam ne demişti bizi kaçağa yollarken hatırlar mısınız Ehmet Duran? Har-ı bülbül Karabağsız, Karabağ da har-ı bülbülsüz olamaz…”
* “Allah'ın hesabı şaşmaz yeğenim…”
* “Türk öz yurdunda siper kazmaz. Türk öz yurdunda sipere girmez. Türk; dostuyla çiyin çiyine, düşmanıyla sine sineye çarpışır…”
* “Ne yahşı ki az sonra şehâdet şerbetini içebilerik ve heç endişe duymuyor, kahkahalarla gülüyoruk. Bu zaferin mahnısıdır mene göre…”
* “İşte böyle ay oğul. Karabağ'ın, müstakil Azerbaycan'ın, Kafkas İslam Ordusu'nun, Nuru Paşa'nın, Şuşa Balaları'nın, Ahmet Duran'ın hikâyesi bu.”
Bu destansı roman tarihsel gerçeklerden ve tarihsel karakterlerden güç alarak oluşturulmuştur. Tarihi olaylar, yaşanılan tarihsel sürece göre okunmalı, değerlendirilmeli, yorumlanmalı ve yargılanmalıdır. Bu, tarihi bir görevdir. Sürç-i lisan edilmişse affola…