Bir Anadolu hikayesidir bu. Kurallarına göre oynanan birkaç perdelik bir oyun. Kısa ve uzun soluklu nefeslerden oluşan zaman aslında tek bir soluk. Doğum ve ölüm arasında yalnız bir süreç... Her nefeste ise bir mutluluk veya birkaç acı... Kısacık ömürde ne kadar istesek de ne kadar abartsak da ve ne kadar inkar etsek de her masal bir gerçek, her birey bir kahraman, her şiir bir hüzün...
Aşk öyle değişik bir oyun ki iki kişiyle sınırlı oyuncuları... Karakteri kendi içine saklanmış bir heyecan... Ne kanunu var ne de kitabı aşkın... Pandora kutusundan çıkacakmış gibi sürprizlerle dolu o aşkın acıları ve bir o kadar da zor her saniyesinde... Divan edebiyatındaki sabır kokan meşakkatli aşklardan tutun da çöllerdeki yaşanan kuru ve kor aşklara kadar hep aynı mizansen... Bir de uzay çağı, bilgi toplumu aşkları var... İnternette sevişenler bir kenara, bilgisayar başında ızdırap ve acı çekme arzusuyla dolu, aşk acısından zevk alan bir güruh var. Belki de insanların genlerinde var bu en fazla tat veren acıyla yoğrulmak, çilelenmek...
Bu hikayede o kadın var... Aşkın tohumlarından filizlenen çiçekler var... Sevda yüklü bulutların bereketi ve kıraç toprakların ve yoksulluğun pınarları var... Modern dünyalara akan sularda zar zor yol alan gemilere üst üste binen hayatlar var... Uğrunda can verilen hayatların hiçe sayıldığı aşklar var... Biliyoruz ki bunlar hep yaşanacak ve hep anlatılacak. Şiir kimi zaman deyiş olur, kimi zamansa çözülemeyen bir aşk ve etrafında o büyüleyici tılsım altındaki acımasızlık... Adem ile Havva'dan tutun da Leyla ile Mecnun'a, Mozart'ın sihirli müziğinden Carmen'e kadar acısız aşk yok gibi... Tıpkı saray avlularındaki bakışlarla sınırlı, masum ama ikiyüzlü aşklar gibi...
Bir Anadolu hikayesidir bu. Kurallarına göre oynanan birkaç perdelik bir oyun. Kısa ve uzun soluklu nefeslerden oluşan zaman aslında tek bir soluk. Doğum ve ölüm arasında yalnız bir süreç... Her nefeste ise bir mutluluk veya birkaç acı... Kısacık ömürde ne kadar istesek de ne kadar abartsak da ve ne kadar inkar etsek de her masal bir gerçek, her birey bir kahraman, her şiir bir hüzün...
Aşk öyle değişik bir oyun ki iki kişiyle sınırlı oyuncuları... Karakteri kendi içine saklanmış bir heyecan... Ne kanunu var ne de kitabı aşkın... Pandora kutusundan çıkacakmış gibi sürprizlerle dolu o aşkın acıları ve bir o kadar da zor her saniyesinde... Divan edebiyatındaki sabır kokan meşakkatli aşklardan tutun da çöllerdeki yaşanan kuru ve kor aşklara kadar hep aynı mizansen... Bir de uzay çağı, bilgi toplumu aşkları var... İnternette sevişenler bir kenara, bilgisayar başında ızdırap ve acı çekme arzusuyla dolu, aşk acısından zevk alan bir güruh var. Belki de insanların genlerinde var bu en fazla tat veren acıyla yoğrulmak, çilelenmek...
Bu hikayede o kadın var... Aşkın tohumlarından filizlenen çiçekler var... Sevda yüklü bulutların bereketi ve kıraç toprakların ve yoksulluğun pınarları var... Modern dünyalara akan sularda zar zor yol alan gemilere üst üste binen hayatlar var... Uğrunda can verilen hayatların hiçe sayıldığı aşklar var... Biliyoruz ki bunlar hep yaşanacak ve hep anlatılacak. Şiir kimi zaman deyiş olur, kimi zamansa çözülemeyen bir aşk ve etrafında o büyüleyici tılsım altındaki acımasızlık... Adem ile Havva'dan tutun da Leyla ile Mecnun'a, Mozart'ın sihirli müziğinden Carmen'e kadar acısız aşk yok gibi... Tıpkı saray avlularındaki bakışlarla sınırlı, masum ama ikiyüzlü aşklar gibi...